Keşke dünya Beşiktaş olsa!
Beşiktaş Genel Kurul Üyesi Andrew Simes, 1970-71 Sezonu’nda Siyah-Beyazlı formayı giyen Rumen yıldız Ioan Barbu’nun eşi Dorina Barbu ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdi.
1970-71 yılında Beşiktaş’ımızda oynayan Rumen yıldız Ioan Barbu’yu 2011 yılında kaybettik fakat 76 yaşındaki eşi Dorina’yı bulduk ve kendisi Barbu’nun İstanbul’daki günlerinden yıllar sonra ilk defa bahsetti.
Ioan Barbu kimdir, kısaca anlatabilir misiniz?
Ioan Barbu 1938 yılında Craiova’da doğdu. Burada gittiği lisedeki beden eğitmeni tarafından takım sporlarına yatkınlığı fark edildi ve lisenin futbol takımına alındı. Ardından zorunlu askerlik görevi için orduya girdiğinde kendini Ordu Milli Takımı’nda buldu. Askerliği futbol oynayarak geçiren Barbu, sivil hayatta da bu sporu kariyer olarak seçti. Memleketi Piteşti’nin birinci ligde mücadele eden takımı Argeş Piteşti takımında 1961-1970 arası top koşturdu. Argeş ile 1972’de ve 1979’da iki şampiyonluk kazandı. Argeş Piteşti’ye altın yıllarını yaşatan Ioan Barbu’nun kazandırdığı kupalar bugün hala Argeş müzesinde sergilenmekte.
Beşiktaş’a geliş süreci nasıl gelişti?
1970’te bir yıllığına Beşiktaş’a transfer oldu. Bu transfer tamamen siyasi bir hamleydi. Dönemin komünist partisi Romanya’yı dünyaya tanıtmak için en iyi futbolcularını yurtdışına ihraç ediyordu. Bir sabah kapıyı çalan polis, Barbu’ya Beşiktaş’a transfer olduğunu söyledi! Bu transferden parti 50.000 dolar kazandı, Barbu’nun maaşı ise aylık 100 dolar artı primdi. Ayrıca kendisine bir ev de tahsis edildi. Eylül’de uzun bir tren yolculuğu sonrası ben de İstanbul’a geldim. 1 yaşındaki kızımızı Romanya’da bıraktık.
İstanbul’daki ilk izleniminiz neydi? Çabuk alışabildiniz mi? Nasıl bir ortam buldunuz?
Beşiktaş, İstanbul ve Türkiye’ye hemen aşık olduk. Barbu takımdan Sedat, Sabri, ve Serkan ile çabucak arkadaş olmuş, onlarlar beraber sürekli Boğaz’da akşam yemeği yerlerdi. Evimiz Beşiktaş semtinde, stada çok yakın bir yerdeydi. Antrenmanlardan sonra evin yolunu tutarken, üç tane fırının önünden geçerdi. Orada çalışanların hepsi de fanatik Beşiktaşlıydı. Her defasında Barbu’nun eline bir ekmek veya bir pasta veya kurabiyeler sıkıştırıp, Madam (benim) için bunlar, “sana iyi baksın, sen bize lazımsın” derlerdi. Bir de Mehmet adında bir terzi vardı, tüm takımlarını ona diktirirdi, bazen para bile almazdı Mehmet. Terzi Mehmet’in hemen yanında pazar yeri vardı ve alışverişi daha çok benim yapmama rağmen, orada herkes onu tanıyordu. Beşiktaş takımı takım değil, sosyal dayanışma gibiydi. Aslında dünyadaki ütopik toplum gibiydiler. Keşke dünya Beşiktaş olsa!
Beşiktaş’taki günlerinden bahsedebilir misiniz? Maçlarda atmosfer nasıldı?
Beşiktaş Başkanı Agasi Şen, iki defa Barbu’yu evlerine yemeğe davet etti. Çok güzel bir jest olmuştu. Barbu o sezon maçların çoğunda defansta yer aldı. Ben sadece Galatasaray ile derbi maçına gittim, o da berabere bitti. Stattaki atmosfer inanılmazdı. O kadar çok insanı daha önce bir arada görmemiştik, bırak bir statta.
İstanbul’a hiç döndünüz mü?
Beşiktaş kulübü sağ olsun 100. yılını kutladığı sezon, Ioan Barbu’ya katılması için bir davet yolladılar. Fakat yaşlılıktan ve uçma fobisinden üzülerek geri çevirmek zorunda kaldı. Ama ölmeden İnönü Stadı’nı son bir defa görmek istediğini söylemişti. Yıllar sonra bir şekilde tatil için Kuşadası’nın yolunu tuttuk.
Milli Takım’da da oynamışlığı var sanırım?
Evet Barbu 1966-68 arasında yedi defa milli oldu. Belki sayıca az gibi gözükse de, inanılmaz önemli maçlarda oynamıştı. Pele’li Brezilya’ya karşı, Eusebio’lu Portekiz’e karşı oynamıştı, en son olarak da Dünya Kupasını yeni kazanan İngiltere Milli Takımı’na karşı Wembley’de kaptan olarak çıkmıştı. Bobby Moore’un elini sıkarken meşhur bir fotoğrafı var. Güçlü İngiltere’ye karşı çok iyi oynamıştı ve maç 1-1 berabere sonuçlandı.
Türkiye’deyken en sevdiği yemekler hangileriydi?
Yaprak sarması onun zayıf noktasıydı. Öyle bir yerdi ki, futbol oynayamayacağından korkuyordum.
Türkiye’deyken başınızdan geçen ilginç bir hikaye var mı?
Bir defasında Boğaz’da bir düğüne davet edilmiştik. Orada tamamen buzdan yapılmış bir vazo vardı. Bize söyledikleri, vazo eriyinceye kadar gecenin devam edeceğiydi. Çok eğlenmiştik o gece.
Hatırladığınız Türkçe kelimeler var mı?
Ioan Barbu yıllar sonra hala bildiği Türkçe kelimeleri rastgele söylerdi. “Nasılsın”, “iyi”, “teşekkür ederim” gibi. Barbu çok zekiydi ve kendisine hep takımın entelektüeli derlerdi. Zaten filoloji mezunuydu ve dil öğretmenliği yapmışlığı da vardı. Bu yüzden Türkçeyi de çabucak öğrenebilmişti.
Beşiktaş’tan sonra neler yaptı Ioan Barbu?
Memleketimize döndü ve ilk takımı Argeş’da son bir tango yaptı. Ama ölümüne kadar hep Beşiktaş haberlerini takip etti. 2011 yılında ise kolon kanserinden vefat etti. Beşiktaş’ın eski teknik direktörü Mircea Lucescu ile çok yakın arkadaşlardı, hatta milli takımda beraber oynadılar. Lucescu başta olmak üzere, cenazesine çok önemli kişiler geldi. Beşiktaş’tan bile birileri gelmişti. Argeş Piteşti kulübü Barbu’yu stadın hemen yanındaki mezarlığa gömdüler. Taraftarlar maçlara giderken onun mezarı önünden geçip dua ederler. Stadın hemen yanında bir duvarda da taraftarlar onun resmini çizdiler. Kendisi Piteşti’nin yetiştirdiği en önemli isimlerden biridir.
Ioan Barbu’nun bir lakabı var mıydı?
“Cirnu” (Kirnu) derlerdi, yani kanca… çünkü öyle bir burnu vardı!
Barbu’nun ailesinden bahsedebilir misiniz?
51 yaşında bir kızımız ve 28 yaşında nörolog olan bir torunumuz var. Torunumuzun kocası büyük bir Arges Piteşti taraftarı ve bu yüzden kayınpederi ile çok iftihar eder. Evimizin bir köşesini Ioan Barbu’ya adadık. Tüm madalyaları ve hatıraları orada durur. Türkiye’den de birkaç hatıra var orada.
Son olarak Beşiktaş taraftarına bir sözünüz var mı?Ioan Barbu’yu unutmadığınız için teşekkür ederiz. Piteşti’ye gelirseniz, ailemizsiniz, her zaman bekleriz.
Röportaj: Andrew SIMES