Beşiktaş’ın futbolla ilk tanışması
Ahmet Özdemiroğlu, GundemBesiktas.com okurları için yazdı.
‘’Remzin kartalları gibi manileri yen aş, layıktır bu vasıflar sana ey şanlı Beşiktaş’’
Futbol, ülkemizde 19. Yüzyılın son çeyreğinden itibaren ilk olarak İzmir ve Selanik’te sadece yabancı uyruklular, özellikle de İngilizler arasında oynanmaktaydı. İzmir’de futbolun öncülüğünü yapanlardan James La Fontaine’in 1889’da İstanbul’a yerleşmesiyle futbol 1890’ların başında İstanbul’da da oynanmaya başladı. İstanbul’da oturan yabancılar ve gayrimüslim Osmanlı vatandaşları Anadolu Yakasında, özellikle de Kadıköy ve Moda’da futbol oynuyorlardı. Beşiktaş Osmanlı Jimnastik Kulübü sporcuları jimnastik, halter, boks, eskrim, barfiks ve güreş ile ilgilenirken Kadıköy yakasında 1890 yılından beri oynanan fakat bazı dini gerekçelerle bizzat Padişah tarafından Osmanlı gençlerine yasaklanan ayak topu iyice yaygınlaşmış, çok geçmeden Beyoğlu yakasına da sıçramıştı.
Semte gelen ilk futbol topu
1911 yılı yazında aralarında ‘’şiir’’ lakaplı, futbol tarihimizin çok önemli ismi merhum Refik Osman’ın da bulunduğu çocuklar Valideçeşme’deki Talimhane sahasında oyun oynarken gökyüzü birden kıpkırmızı bir renk aldı. Çocuklar oyunu en heyecanlı yerinde keserek yangının çıktığı yeri görmek için yola fırladılar. Nefes nefese Taşkışla’nın önüne geldiklerinde gördükleri manzara onlara yangını unutturdu. Kışlanın önünde İngiliz askerleri bir topu tekmeleyerek çok keyif aldıkları bir oyun oynuyorlardı. Çocuklar adeta büyülenmişçesine oyunu izlerken bir ara askerlerden seken top önlerine kadar geldi. Mahallenin afacanlarından Yumurta Yaşar topu kapıp kaçmakta bir saniye bile tereddüt etmedi, arkadaşları da onun peşine düştüler. Koşa koşa Valideçeşme’ye kadar geldiler, topu Refik Osman’ın oturduğu evin tavan arasına sakladılar. Böylelikle Beşiktaş’a gelen topla semtte ilk kez futbola adım atılmış oldu, Refik Osman’ın soyadı da kendiliğinden doğdu. Refik Osman Top.
Basiret ve Valideçeşme takımları
Futbol gençler arasında fevkalade yaygınlaşmıştı. O kadar çok seviliyor ve ilgi görüyordu ki, Beşiktaş Semtinde 2 tane futbol takımı kuruldu. Bunlardan birincisi Rumelihisarı’nda Dalyancılık yapan Münir Bey’in kurduğu Basiret, diğeri de Ahmed Şerafettin Bey’in kurucusu ve Başkanı olduğu Valideçeşme takımlarıydı. Basiret takımında Nuri Erkuş ve Rüştü Erkuş kardeşler, Küçük ve Büyük Hakkı’lar (Hakkı Yeten’le ilgisi yok), Hafız Mustafa ve Bekçi Ali’nin oğlu Ziya gibi yetenekli gençler vardı. Valideçeşme takımında ise Şeref Bey (merhum), Kazım Bey (Şehit), Asım Bey (Şehit), Alaeddin Bey (Merhum), Selahattin Bey (Kıranoğlu), Mehmet Bey (Doktor) ve Hakkı Bey (Askeri Hâkim) gibi isimler yer alıyordu.
Şeref Bey (Ahmed Şerafettin)
Doğma büyüme Beşiktaş’ın çocuğu olan Şeref Bey (Ahmed Şerafettin), semtte büyük küçük herkesin çok sevdiği, genç yaşına rağmen etkileyici bir konuşma üslubuna sahip, bilgili, terbiyeli ve kibar bir delikanlıydı. Tuttuğunu koparan bir kararlılığı vardı. Fransız mektebinde okuyan Ahmed Şerafettin’in kafasındaki tek düşünce; Basiret ve Valideçeşme futbol takımlarını birleştirerek Beşiktaş Kulübü çatısı altında futbol oynatmaktı. Birçoğu o görkemli askeri üniformalarla dolaşan idarecilerden, koca şampiyon Kurtdereli’nin, boksör Kemal’in, Hoca Şevket’in, Ahmet Fetgeri Bey’in ve devrin birçok ünlü sporcusunun idman yaptığı kulüp sahasında kendilerinin de spor yapmasına izin almayı başarmak 17 yaşında bir delikanlı için o kadar kolay olmayacaktı. 1911 yılı yaz tatilinde birlikte futbol oynadığı arkadaşlarına düşüncesini açtı, pek çok kişiden destek gördü. Cesaretini topladı, birkaç arkadaşını da yanına alarak Beşiktaş kulübünün Akaretler ’deki binasına gitti.
Futbol sporunu, Beşiktaş kulübünün bir sporcusu olarak yapmak istediklerini, semtin gençleri olarak buna hakları olduğunu, memlekete tam sağlıklı ve kuvvetli bir gençlik yetiştirmek amacıyla kurulan Beşiktaş kulübünün himayesini beklediklerini etkileyici bir dille anlattı idarecilere. Fuat Balkan, Mahzar Kazancı ve Ahmet Fetgeri Beylerin onayı ile Ahmed Şerafettin’in isteği kabul edildi.
Böylece 1911 yılının ağustos ayında Ahmed Şerafettin ve arkadaşlarının kulübe katılımlarıyla Beşiktaş Osmanlı Jimnastik Kulübü’nde güreş, halter, eskrim, jimnastik gibi bireysel spor branşlarından sonra ilk kez bir takım sporunun faaliyeti de başlamış oldu. Akaretlerde Beşiktaşlı sporcuların idman yaptığı küçük kulüp sahasında spor bayramlarının yanı sıra, toplu sünnet düğünleri düzenlenmekte, hatta zaman zaman film oynatılmaktaydı. Şeref Bey’in gayretleriyle bundan böyle yarışlar ve gösterilerin ardından birinci ve ikinci futbol takımının aralarında yaptığı maçlar da Beşiktaş halkı tarafından heyecanla izlenmeye başlandı. Şeref Bey Beşiktaş kulübüne futbolu getirdiğinde henüz 17 yaşındaydı. İdealleri uğruna bıkıp usanmadan mücadele eden bu genç adam kısa ömrü boyunca Beşiktaş’ta futbolun gelişmesi için mücadele verdi, siyah beyaz renk sevgisini sıradan insanlara, halka yaydı. Onun sayesinde 1911 senesine kadar sadece sarayın güçlü ve gösterişli sporcularına ve idarecilerine sahip olan Beşiktaş kulübü kendisini belki de yüz yıllar boyu dimdik ayakta tutacak yepyeni bir güce, ‘’halkın gücüne’’ sahip olmayı başarmıştı.
Beşiktaş’ın şerefli tarihinde önemli bir yer tutan ilk futbol kadrosu şöyleydi; Kaleci: Resul Bey, Defans (Müdafiler): Rıdvan Bey, Behzat Bey, Orta Saha (Muavinler): Muallim Sırrı, Şair Kazım, Sabri Halil, Forvet (Muhacimler): İzzet Bey, Doktor Mehmet Bey, Asım Bey, Şeref Bey, Fahri Bey.
Futbol takımının ilk siyah-beyaz formalarını, ayakkabılarını ve futbol topunu İpekçi İhsan adlı bir sporsever temin etti. Yeni kurulan Beşiktaş futbol takımı ilk senesinde lig maçlarına katılamadı ancak yapılan özel maçlarda ‘’Arakas’’ isimli Ermeni kulübünün çok kuvvetli olan birinci takımını, yine Hristiyanlardan kurulu Bakırköy’ün Tatavla Rum takımını mağlup etmeyi başardı. Bu arada semtin diğer takımı Basiret ’in birçok oyuncusu, başta Refik Osman olmak üzere Beşiktaş futbol takımına katıldı. Genç yaşına rağmen usta bir idarecilik gösteren Şeref Bey’in gayretleriyle takım iyiden iyiye güçlenmeye başladı. Şeref Bey futbol idareciliğinin yanı sıra eğitimini de ihmal etmiyordu. Fransız mektebinin ardından Darülfünun ’un Edebiyat şubesine kaydı için başvuruda bulundu, önce yaşının küçüklüğü dolayısıyla kabul edilmedi. Ancak devrin Maarif Nazırının özel izniyle 17 yaşında yüksek öğrenimine başladı. 20 yaşında Darülfünunu bitirdi. Hocaları Hüseyin Cahit Yalçın ve Hamdullah Suphi Tanrıöver tarafından merasimle talebe arkadaşlarına takdim edildi. Ardından Eyüp’te Meşriki Füzüyat ve Reşadiye isimlerindeki mektebe hoca ve müdür muavini olarak tayin edildi. Beşiktaş futbol şubesinin idarecisi Şeref Bey bundan böyle spor idarecisi olmanın yanı sıra genç bir muallim olarak da memleket gençlerinin bedeni ve zihni gelişimlerine hizmet etmeye başladı.
Ahmet ÖZDEMİROĞLU
Bir çırpıda okudum, tesekkürler.
Tüm zorluklara padişahın yasaklarına rağmen inandıkarı yoldan dönmemişler.
Çok güzel bir yazı olmuş devamını bekliyoruz.