Atik İsmail: Bir insanın öz ailesi tarafından bile çok sevileceği tek yerdir İnönü Stadı
Beşiktaş Genel Kurul Üyesi Andrew Simes, 1978-79 Sezonu’nda Beşiktaş’ta forma giyen Finlandiyalı oyuncu Atik İsmail keyifli bir röportaj gerçekleştirdi.
AS: Öncellikle okuyucularımızın kafasını en çok karıştıran soru ile başlayalım, Finlandiyalısınız ama isminiz yabancı gibi durmuyor?
Aİ: Dedem 1880ların sonlarında Rusya’nın Kazan bölgesinden göç eden 800 Müslüman biriymiş. Finlandiya o zamanlar Rusya’nın himayesindeymiş, o yüzden şehir değiştirmiş gibi oldular. 1917’de Finlandiya bağımsızlığını kazanınca, bizimkiler bu yeni ülkede kalmaya karar verdiler. 1920-30larda biz Tatarlardan bazıları Türkiye’yi kendilerine yakın gördüğünden oraya göç ettiler. Babam da Olimpiyat oyunlarında Türkiye’yi temsil eden Celal Atik ve Adil Atan adında iki güreşçiye hayran kalır ve ikiz oğullarına onların isimlerini verir: Atik İsmail ve Adil İsmail. (Türkçe söylüyor) Hatta Türkçe de biliriz!
AS: Yani henüz Beşiktaş’a gelmeden Türkiye ile bir bağlantınız varmış…
Aİ: O bir şey değil, futbolcu olmadan önce, 1967’de ben daha henüz 10 yaşındayken turist olarak gelmiştik İstanbul’a. Ablam bir Türk ile evlenip İstanbul’a taşındı. Kendisi Fenerbahçe’yi tuttuğundan bizi Fenerbahçe-Altay maçına götürmüştü, ve sahada Can Bartu vardı. Ben nedense o gün siyah-beyaz takımı tuttum ve sanırım o gün siyah-beyazın asaletine kapıldım ve futbolcu olmaya karar verdim. Babam da futbolcuydu, ama İkinci Dünya Savaşı nedeniyle çok fazla maçta oynayamamıştı. Finlandiya’ya döner dönmez ekol takımımız HJK’ye yazdırdı beni. İstanbul’dan getirdiğimiz Zeki Müren, Ajda Pekkan, ve Mavi Çocuklar plaklarını çalardı evde annem. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim, ablamın oğlu, yani yeğenim Mert Koray’ı da tebrik ederim, babasının tuttuğu takımı tutmayıp, hasta Beşiktaşlıdır ve halen İstanbul’da yaşar. Bir aileyi böylesine büyük bir hatadan döndürdük diyebilirsiniz!
AS: Bir sezonda 9 yabancı futbolcu alındığı sezonlar var artık ama siz tarihimizin 9.yabancı futbolcususunuz. 1978-79’daki, yani tam 40 sene önceki Beşiktaş günlerinizden bahsedebilir misiniz?
Aİ: Kariyerim boyunca kazanacağım gol krallığımın ikisini elde etmiştim ve 1978’de Eintracht Frankfurt’a karşı bir dostluk maçında sahaya çıkmıştım. 5-1 yenilmiştik ama yine de iyi oynamıştım ve bazı idarecilerin gözüne girmişim. Ondan önce de bir özel bir turnuvada Batı Almanya, Doğu Almanya ve Rusya’nın bulunduğu gruptan birinci çıkıp çeyrek finalde Türkiye’yi 1-0 yenmiştik. Yarı finalde ise güçlü İngiltere’ye boyun eğmiştik. Bu şekilde Beşiktaş beni fark etti, ve İstanbul’un yolunu tuttum.
Takıma geldiğimde çok güzel bir arkadaşlık ortamı buldum. Ablamın yanına Teşvikye’ye taşındım. Kemal Batmaz, Şaban ama biz ona “inek” Şaban diyorduk, Rasim Kara gibi isimler vardı. Arda Denizeri’yi görürseniz benden selam söyleyin. Antrenörlerimiz iyiydi ama Şanlı’nın sözünü bir ayrı dinlerdik çünkü o çok iyi biriydi. Rasim Kara’nın futbolculuğu bir kenara, bir insan olarak kopyalanması gereken bir şahıs. Türkiye milli takımı ile Helsinki’ye geldiğinde onu ziyaret etmiştim. Onun için gitmeyeceğim mesafe yoktur. Ardından ilk maçımız Bursa’ya karşıydı ve bu maçta gol attım. O sezon bir kaç gol daha attım ama ne yazık ki hiç biri Fenerbahçe’ye veya Galatasaray’a karşı değildi.
AS: Bizde sadece bir sezon oynadınız, neden ayrıldınız?
Aİ: Aslında sadece bir tane sebebi yoktu. İlk gerilmeler milli takım görevimi yerine getirmek istediğimde başladı. Kulübümüz beni salmadı, ve o zamanlar oyuncuyu koruyan FIFA kuralları yoktu. Ben yine de gittim, ve bu idarecilerin hoşuna gitmedi. O sırada içkiyi de biraz fazla tüketiyordum ve formumu biraz etkilemişti, şükür ki 3 sene oldu ağzıma sürmüyorum. Ama son damla da annemin ani kalp krizi geçirmesi oldu. O yıllarda dünya çok farklıydı, ayda bir uçağa atlayıp ziyaret edemeyeceğimden, karşılıklı olarak ayrılmaya karar verdik yöneticilerle, ve ben annemin yanına gittim.
AS: Türkiye’yi tekrar ziyaret ettiniz mi? En çok neyi özlüyorsunuz?
Aİ: Çok defa ziyarete geldim yeğenimin yanına. Havasını çok özlüyorum. Tabii yemeklerini de, özellikle baklava ve diğer tatlıları. Özlüyorum ama iyi ki bana uzaklar, yoksa aram fazla iyi onlarla. En son 3-4 sene önce geldim ve Kartal Yuvasından çay seti almıştım. Hatta gelecek yaz da gelmeyi düşünüyorum. Bir maç gününe denk gelirse çok isterim statta olmayı. Bunun için bana yardımcı olursanız, bir hayalimi gerçekleştirirsiniz.
AS: İnönü stadını anlatır mısınız?
Aİ: Finlandiya’da 2000-3000 seyirciye oynarken aniden kendini İnönü’de bulmak insanı titrettir. O taraftarların tezahüratları arasında tünelden saha çıkarken sanki dünyanın en iyi oyuncularıymışız gibi hissediyorduk. Bir insanın öz ailesi tarafından bile çok sevileceği tek yerdir İnönü stadı.
AS: Komik bir anınız var mı Türkiye’deki günlerinizden?
Aİ: Zonguldakspor deplasmanında ofsayttan gol yedik çok bariz bir şekilde. Unutmayın benimde Türk asabiyetim var, hakeme çok pis sövdüm. Bunu gören Zonguldak seyircisi olay çıkardı, bir anda sahada 200 asker doldu. Ben neymişim be dedim kendine o an. Ama en ilginç hikaye yine deplasmanda, bu sefer Diyarbakır’da gerçekleşti. Hadi bir yere kadar anlarım seyircilerin sahaya yabancı madde atmasını, ama bana o gün Diyarbakır’ın meşhur karpuzu atıldı!
AS: Futboldan sonra ne yaptınız?
Aİ: Futbol takımların altyapılarında çalıştım bir süre. Ardından 25 sene sürecek bir hemşir kariyerim oldu. 15-20 sene de siyaset ile uğraştım, bir kaç oy fark ile seçimde ikinci oldum ve Avrupa Birliği parlamentosunda yer almayı kıl payı ile kaçırdım. Şimdilerde eski Finli futbolcuların hayat hikayelerini konu alan kitaplar ve de tiyatro oyunları yazarım. Hatta haftaya tiyatro oyunum sergileniyor.
AS: Unutamadığınız maç hangisidir?
Aİ: Avrupa kupasında Liverpool’u 1-0 yenmiştik attığım gol ile. Öyle bir maç unutulamaz zaten. Bir de TPS’yi 5-1 yendiğimiz maçta takımımızın 5 golünü de ben atmıştım.
AS: En sevdiğiniz futbolcular kimdir?
Aİ: Geçmişten Pele, şimdilerde Messi. Ülkemden en çok tabii ki Litmanen’i beğenirim. Oynadığım Beşiktaş kadrosundan Kemal Batmaz öne çıkar, ama genel olarak Beşiktaş’tan en sevdiğim futbolcu İlhan Mansız’dır. Dünya Kupasında doyamadım ona.
AS: Beşiktaş’ımızı takip ediyor musunuz? Resmi ve sosyal sayfalarımızın İngilizce sayfalarını mesela?
Aİ: Avrupa maçlarını ve bazı haberlerini takip ediyorum. Yıllar önce Sami Hyypia neredeyse Beşiktaş yolundaydı ve bu haber beni çok heyecanlandırmıştı ama maalesef olmadı. Bu arada merak ettim, bahsettiğiniz sayfaları ziyaret edeceğim. Haftada bir bakmazsam artık ayıp olur biraz!
AS: Evli misiniz? Çocuklarınız var mı? Futbola meraklılar mı?
Aİ: Müthiş bir eşim var, bana 4 çocuk verdi, onlar da bana 3 kız torun verdi. İkiz oğullarım Finlandiya’da en üst kademede oynadılar. İsimlerini de babam gibi koydum, biri Pele İsmail diğeri Muhammed Ali İsmail. Babam, ben, ikizim, ve ikiz oğullarım hepimiz futbolculuk yaptık.
AS: Son olarak taraftarlarımıza bir mesajınız var mı?
Aİ: Siyah!
Röportaj: Andrew SIMES