Gökhan İnler: “Ülkeme bir şeyler vermek, çocuklara yardım etmek istiyorum”
Cosmopolitan Türkiye, Bir dönem Beşiktaş’ta da forma giyen Medipol Başakşehirli futbolcu Gökhan İnler’i doğayla iç içe evinde ziyaret edip, vakıftan, köpeklerden, spordan ve biraz da hayattan konuşup sohbet etti.
Gökhan İnler… 27 Haziran 1984’te İsviçre’nin Olten şehrinde dünyaya geldi. Küçük yaştan itibaren hayatının merkezinde futbol topu ve bir de köpekleri vardı. Daha sekiz yaşındayken kentin takımı FC Olten altyapısında futbol oynamaya başlayan Gökhan’ın kariyeri yıllar içerisinde gelişti ve İsviçre, İtalya, İngiltere gibi ülkelerde futbol oynadı. Oynadığı hemen her takımda kupa kazanan, şampiyonluklar yaşayan Gökhan İnler, bir yandan spor kariyerini inşa ederken bir yandan hayata, insanlara ve hayvanlara dokunmayı da ihmal etmedi.
Gökhan İnler, tam bir hayvan dostu. Evinde bir Alman kurdu, iki de terrier cinsi köpek besleyen Gökhan İnler, 2017 yılında geldiği Türkiye’de bir vakıf kurdu. İnler Spor ve Eğitim Vakfı adlı bu kuruluşuyla, hem durumu olmayan çocuklara sahip çıkıp onlara spor merkezli bir eğitim vermeyi hem de hayvanlarla ilgili çalışmalar yapmayı amaçlıyor. Şimdiden bazı projeleri hayata geçirdi bile.
İşte röportajdan bazı satırbaşları…
İnler Spor ve Eğitim Vakfı’nın nasıl doğduğunu anlatabilir misin?
Türkiye’ye, Beşiktaş’a transfer olduktan sonra bunu hep düşünüyordum aslında. Bu ülkeye bir şeyler vermek istiyordum. Avrupa’da doğdum büyüdüm ama ben de Türküm. Bu toprağın çocuğuyum. ‘Nasıl olabilir, ne yapabilirim’ diye düşündüm ve vakıf kurmaya karar verdim. 2017’de İnler Spor ve Eğitim Vakfı’nı açtım. Vakfı açtığımızda Beşiktaş’ta oynadığım için ofisimiz Anadolu Yakası’nda, Ümraniye’deydi. Şimdi Beşiktaş semtinde, Çarşı’nın içinde yeni bir ofisimiz var. 2017’de başladık, birkaç projemiz de oldu. Hayvanlar için bir kamu spotu çektik, çocuklar için yardımlar topladık, 8 Mart Kadınlar gününde bir organizasyon yaptık.
Bu vakıfla daha başka neler yapmayı amaçlıyorsun?
Burada öncelikli amacım durumu olmayan çocukları bulup, benim gibi kariyer yapma fırsatı vermek. Ayrıca eğitim de almalarını sağlayacağız. İlk önce okul yapmayı hedefliyorum. Benim gibi yetenekli çocukların futbolcu olmadan önce dil, beslenme, okul eğitimi, iletişim gibi konularda iyi hazırlanmasını istiyorum. Bu sayede ileride yurt dışına çıktıkları zaman sorun yaşamayacaklar. En önemlisi de dil. Yetenekli genç futbolcuların Avrupa’ya dil bilerek, hazır gitmesi lazım. Amaçlarımdan bir diğeri de sahip olduğum tecrübelerimi onlara aktarmak, yaptığım iyi şeyleri de hatalarımı ve onlardan çıkardığım dersleri de çocuklara göstermek… Çocuklar o hataları daha az yapıp, daha iyi olsunlar istiyorum.
Hem Türkiye’de hem İsviçre’de sık sık barınakları da ziyaret ediyorsun. Türkiye’deki durumu nasıl görüyorsun?
İsviçre’de hepsi çok iyi organize edilmiş. Sokakta hiçbir hayvan göremezsiniz. Barınaklardaki köpekler çok iyi durumda. Birisini beğendiğinde, alıp dışarı çıkıyorsun. Çocuklarınla birlikte yürüyüş yapıp, vakit geçiriyorsun. Sana köpeğe nasıl davranman, onunla nasıl ilgilenmen gerektiği öğretiliyor. Ondan sonra sahiplenebiliyorsun. İsviçre’de sistem bu ama Türkiye’de sokaklar kedi ve köpek dolu. Bazıları hasta, sakat, arabayla çarpılmış, şiddete uğramış şekilde öylece sokağa bırakılmış. Bu herkesi üzer. Onların da bir canı var. Bu büyük ülkeye hayvanlarla ilgili bir sistem, yasa gerekli. Sürekli şiddet olayları oluyor. Biz nasıl durdurabiliriz? Hepimiz kenetlenip, bir de yasa çıkarsa hayvanlara yönelik şiddeti azaltabiliriz. Tabii ki barınaklar İsviçre’deki gibi değil. Bu barınakları kendi haline bırakmışlar. Beykoz’dakine gittim, çok güzel bir yer ama bakımsız, köpekler güneşin altında… Orada ben olsaydım, parlatırdım orayı.
Biraz da kariyerinden konuşalım. Çok önemli bir futbolcusun. Özellikle İngiltere’de tarihi Leicester City şampiyonluğunun bir parçasıydın. Çok fazla oynayamadın ama yine de takım için önemliydin. Bunu neye bağlıyorsun?
Benim profesyonelliğim etkiledi onları. Leicester’a büyük bir transfer olarak gittim. Cambiasso’dan sonra isim olarak ben vardım. Kimse o kadar meşhur değildi. Ranieri de yeni hocaydı, beni de o istedi. Herkesi denedi. Ben de ilk maçlarda tam istediğimi veremedim. Hoca sürekli beni, Kante’yi, Drinkwater’ı deniyordu. Birden Kante ve Drinkwater hep oynamaya başladı ve hep de kazandılar. Ama bunlar neden oldu? Maça idmanda hazırlanırsın. İdmanlarda tempo düşükse, oynayan oyuncular da yükselemez. Ben de Napoli’den sonra ilk defa oynamamaya başladım. Kendi kendime ‘Tamam, iyi güzel, kazanıyoruz ama benim de bir şeyler vermem lazım’ dedim. Ya pes edecektim ya da ben bunlara ‘burada olduğumu’ gösterecektim. İkinciyi seçtim. Yüzde yüzümle çalıştım. Her idmanda onları zorladım. Onlar da sürekli gelişmeye başladı. Takımı çok iyi destekledim. Benim de çok emeğim var. Vicdanım rahat, işimi doğru yaptım.
Futbolu bıraktıktan sonra neler yapacağını planladın mı?
Oynayabileceğim kadar futbol oynamak istiyorum. Tabii ki bir yerde bitecek. Ne yapabilirim? Antrenörlük yapabilirim. Sportif Direktör olabilirim. İsviçre’nin kaptanıydım sonuçta; yönetmeyi seviyorum. Futbolun içindeki insanların düşünce yapılarını iyi biliyorum. Takım ya da oyuncuları yönetmek, gençlere yardım etmeyi isterim. Ama sonunda ne olacak bilemeyiz?
(sabah)