Aynı anda bu kadar sakatlığın bir sebebi olmalı…
Kerem Eymür, GundemBesiktas.com okurları için yazdı.
Yıllardır futbolun bir şekilde içinde olan biriyim. Beni tanıyanlar, Dünya futbolunu da yakından takip ettiğimi ve çeşitli ülkelerde futbol ile uğraşan pek çok bağlantım olduğunu bilir. Ben şimdiye kadar Beşiktaş’ın yaşadığı gibi bir sakatlık durumunu hiçbir yerde ne gördüm, ne de duydum. Eminim sizlerde şahit olmamışsınızdır.
Bu kadar sakatı olan bir takımda bazı şeylerin yanlış gittiğini anlamak için futbol uzmanı olmaya gerek yok diye düşünüyorum. Ya da bunların üstünü kapatıp, tüm bu sakatlıkların sebebine şansızlık deyip, geçebilirsiniz. Hatta daha ileri giderek, tüm bu yaşananları, kem gözlere ve nazara da bağlayabilirsiniz. Ancak neredeyse A dan Z ye bilimsel hale gelen günümüz futbolunda bunlar çok garip karşılanır. Tüm bu sıkıntıların kaynağının bir an önce araştırılıp, bu sakatlıkların nedenleri bulunulmalı ve ona göre aksiyon alınmalıdır. Yoksa Sn.Başkan ve Yönetimin, Şampiyonlar Ligini düşünerek, büyük emekler ve operasyonlar ile aldıkları dünya yıldızlarından amaçladığımız ölçüde faydalanamayız.
Neden bu kadar çok oyuncu aynı andan sakatlandı? Sorusunun cevaplarını isterseniz mercek altına alalım.
1 ) Sorun Sağlık Ekibi mi?
Şayet bir takımdaki oyuncuların daha önce yaşadıkları sakatlıklar, devamlı surette nüksederse, sorunun tek kaynağı olarak, sağlık ekibi gösterilebilir. Ancak Beşiktaş’ta ki oyuncuların sakatlıklarının çoğu daha önce olmuş, yeniden nüksetmiş sakatlıklar olmadığı için, bu sorunu yanlış tedavi ile adlandıramayız. Bu nedenle Sağlık Ekibini bu sorunun dışında tutup, eliyorum.
2 ) Sorun antrenman programı mı?
Bu soru teknik heyet ve özellikle de kondisyoner Stefano Marrone’yi ilgilendiren bir soru. Stefano Marrone ile ilk karşılaşmam, Temmuz 2000 senesinde, kamp yaptığımız Zürih’te oldu. O zamanlar Nevio Scala’nın ekibinde, kondisyoner olarak Beşiktaş’a gelmişti. Takımda geçirdiğimiz 2000-2001 sezonunda, kendisinin antrenmanlarına şahit olmuştum. İşini çok severek yapan, tam bir profesyoneldir. O sezon, Beşiktaş takımını mecburiyetten erken forma sokmuş, ve şimdiye kadar hiçbir Türk takımının başaramadığı bir başarıyı gerçekleştirerek, Beşiktaş’ın Şampiyonlar Liginde iki önemli ön eleme maçını geçip, Şampiyonlar Ligine katılmasında büyük pay sahibi olmuştu. Antrenman programları daha çok güce dayalı ve ağır programlardır. Beşiktaş’tan sonra Türkiye macerasına Oğuz Çetin yönetiminde ki F.Bahçe ve Tamer Tuna yönetiminde ki Göztepe takımlarında devam etmişti. Geçen sezonda Beşiktaş’ın kazandığı çifte kupalı zaferinde ki mimarlardan biri oldu. Rotasyonu olmayan, kısıtlı bir kadro ile mücadele etmek zorunda kalan, fiziksel üstünlüğü ile rakiplerini yenen Beşiktaş’a nasıl doğru bir kondisyon yüklediğine hepimiz şahit olmuştuk.
Geçen sezonki oyuncuların neredeyse tamamını elinde tutan, üstelik bu şampiyon kadronun içini dünya yıldızları ile süsleyen ve taraflı, tarafsız herkesin kabul ettiği üzere, ligimizi bu anlamda başka bir seviyeye taşıyan Beşiktaş’ta ne değişmiş olabilir? Stefano Marrone antrenman programını mı değiştirdi? Yoksa sorun başka faktörler mi?
Geçen sezon başında pek çok oyuncusu değişen, bazı oyuncuların son anda kadroya dahil olduğu bir Beşiktaş vardı. Kimsenin şans vermediği, ilk on içerisine zor girer dediği Beşiktaş, Şampiyonlar Ligine de katılamayınca, bu takımdan az da olsa beklentileri olanlarında ümitleri tükenmişti. Bu durumda Sergen’in, takımı erken forma sokmak gibi bir endişesinin olmamasına sebep olmuştu. Bu nedenle Stefano Marrone’nin başında devamlı surette durarak, oyuncuların antrenman reaksiyonlarını test etmiş ve adım adım Beşiktaş’a kondisyon yüklenmesini istemişti. Bunun olumlu sonuçlarını haftalar ilerledikçe görmüş, doğru takım yönetimi ve antrenmanlar, Beşiktaş’ı fizik gücü çok iyi olan, rakiplerini çok koşarak ve darbeli oynayarak bunaltan bir takım haline dönüştürmüştü.
Hemen hemen aynı oyuncu gurubuyla başladığımız bu sezon neler değişti? Geçen sene üç günde bir maç oynayan, üstelik kendi kariyer rekorlarını kıracak kadar sahaya karakterlerini ve özverilerini koyan bu oyuncuların adaleleri yorulmuş ve deformasyona uğramış olabilir. Bu oyuncuların hemen hemen hepsinin, futbol hayatları boyunca ilk şampiyonluklarını yaşadıklarını düşünürsek, bu başarıların istem dışı bir rehavet ve rahatlık yaratabileceği gerçeğini göz ardı edemeyiz. Geçen sezon bu kadar efor harcayan ve müthiş performanslar ortaya koyan bu oyuncularda, başarı ile birlikte gelen bir doymuşluk, bıkkınlık ve yoğun maç trafiğinin getirdiği mental bir yorgunluk olması muhtemeldir. Bu da sezon sonu çıktıkları kısa tatillerinde, kişisel çalışmalarını ve teknik heyetin onlara verdiği çalışma programlarını aksatmalarına neden olmuş olabilir. Avrupa Şampiyonası dolayısıyla, sezonun erken açılması, Şampiyonlar Ligine ve Süper Lige hazırlanmak için, yeterli zaman olmamasından kaynaklı durumlar sebebiyle, oyunculara bir anda yapılan yüklemeler, adaleleri rahatlamış olan oyunculara ağır gelmiş ve onların sakatlanmalarına yol açmış olabilir. Stefano Marrone her ne kadar çok iyi bir kondisyoner olsa da, yoğun antrenmanları yaptırmayı çok sever. Şayet başında durulup, frenlenmez, sağlık ekibinin sezon başında oyunculara yaptığı kas testleri ile ilgili raporlar neticesinde Marrone yönlendirilmez ise, bu sonuçlar kaçınılmaz olabilir. Sergen’in gerek takımı geçen sezonkinden farklı olarak erken forma sokup, hem Şampiyonlar Liginde başımızı öne eğdirmek istememesi, geçen sezon kötü başlayan Beşiktaş’ın oyuncuların diğer rakiplerine yetişmek için sergiledikleri insan üstü performansları her zaman sergileyemeyeceklerini bilmesi dolayısıyla Marrone’ye, takımının kısa süre içerisinde hazır hale gelmesi talimatı verdiği gerçeği yadsınamaz. Tabi 8+3 kuralı gibi saçma bir kuraldan dolayı, takımı Türkiye Liginde nasıl şekillendireceğini, yeni katılan dünya yıldızlarını takıma bir an önce nasıl entegre edeceğini ve bu oyunculara göre nasıl oyun anlayışını benimseyeceğini düşünmekten, Stefano Marrone’nin ağır idmanlarına müdahale edememiş olabilir. Bir de bunun üzerine saha zeminlerinin kötülüğü ve rakiplerin Beşiktaşlı oyunculara yaptığı, insanlık dışı, hunharca faulleri ve ona göz yuman hakemleri de hesaba kattığımızda, bu sakatlıkların nedeni daha rahat anlaşılabilir.
3 ) Sorun şansızlık mı?
Yukarıda saydığım nedenlerden dolayı, bu kadar sakatlığı şansızlıkla nitelendirirsek, kendimizi kandırmış oluruz. Allah korusun bu sıkıntının kaynağı iyi bir şekilde tespit edilemez, iş akışına bırakılırsa, sezon ortası ya da sonun da bir daha buna benzer olaylara maruz kalır, şampiyonluk başta olmak üzere pek çok şeyi kaybederiz. Tabi 16 oyuncunun aynı anda sakatlanmasında bir şansızlık
faktörü muhakkak vardır. Ancak bu kadar sakatın hepsinin şansızlıkla izahı bence mümkün değil.
4 ) Sorun kıskanç kem gözlerde mi?
Bu da yukarıda belirttiğim şansızlık gibi bir olgu. Bu tip şeylere inanan insanlar, bu kadar sakatın aynı anda oluşmasını buna bağlayabilir. Bu olguyu da tamamen ret etmemekle birlikte, bu durum olsa bile, aynı şansızlıkta olduğu gibi küçük bir pay teşkil edebilir. Sn.Başkan ve Yönetim Kurulu da bu seçeneği düşünmüş olacak ki, bu kötü gidişe kurban kesip, kan akıtarak engel olmak istediler. Bence de yapılması gereken bir şeydi. Ancak yukarıda da belirttiğim üzere, Sn.Başkan ve Yönetim Kurulunun bu durum ile ilgili araştırma yapıp, teknik heyetten doyurucu bir rapor istemesi ve ona göre aksiyon alması gereklidir. Bu durumların bir daha yaşanmaması, ya da asgariye indirilmesi açısından bu yapılması gereken en önemli şeylerden biri olmalıdır.
Şayet kem gözlere ve negatif enerjilere inanıyorsanız, bunların kimin gözleri oluğunu da gayet iyi biliyorsunuzdur. Zira bu kem gözler, yıllar öncesinden Türk futboluna bulaşan, her yıl uğradığı mutasyonlar ile Türk Milli Takımı başta olmak üzere, Türk futbolunun marka değerini neredeyse bitirme noktasına gelen gözlerdir.
Bu kem gözler, geçen sezon şampiyon olan takımının neredeyse tamamını elinde tutan ve üstelik şampiyon kadrosunu dünya yıldızları ile süsleyen Beşiktaş’a imrenen ve onun olduğu ligde nasıl şampiyon olabiliriz? Diye kara, kara düşünenlerin, onları her fırsatta pohpohlamak suretiyle, Beşiktaş’ın başarılarını küçük göstermeye uğraşanların, Beşiktaş’ın ligi erken bitirebileceğinden endişelenip, ticari kaygı içerisinde olanların, Beşiktaş’ın içinde bulunduğu bu kötü günlerini atlatana kadar, rakiplerine arayı açtırıp, fırsattan istifade muhtemel rakiplerimizi kayıranların gözlerinden başkası olmasa gerek diye düşünüyorum.
Beşiktaş bu kötü günleri tez zamanda atlatacak ve her zaman olduğu gibi daha güçlü bir şekilde ayağa kalkacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Ancak Türk Futbolu için kısa vade de maalesef aynı şeyleri söyleyemeyeceğim. Zira Futbolumuz her yıl mutasyona uğrayan bu kem gözler ile daha yıllarca mücadele etmeye devam edecek gibi görünüyor.
Bunun nedeni de yukarıda saydığım soruların üçüncü olanın da saklı.
“Tamamen Şansızlık”
Mutlu, huzurlu, sağlıklı günleriniz olsun..
Kerem EYMÜR / GundemBesiktas.com