Biz yaprak sarma seviyoruz
Akşam Gazetesi yazarı Alen Markaryan’ın yazısı.
Yönetim ve Sergen Hoca’nın mutlulukla biten imza mevzunundan gayrı, yazacak da anlatacak da konumuz yoktur… Sıkıntılı bir durum ama maalesef gerçek bu… Gönül isterdi ki transferler yapılsın, komple hazır olunsun, güzel bir kamp dönemi geçirilsin, ve lige öyle başlayalım… Bunlar olmadığı gibi gelgelelim özellikle sosyal medyada dönen futbolcu alışverişleri muazzam futbol bilginlerinin futbolcuları havada yakalayışları ömre bedel… Mesela bu arkadaşların komedilerine inansak, dünyanın her yerinden futbolcu transfer edip aşağı yukarı 50 küsur futbolcuyla sezon açılışına muvaffak olacaktık… İşin garibi ve ne yazık ki; İnsanların duymak istedikleri verildiğinden Cilalı Taş Devri’nden uzaklaşamıyoruz! Hayaller Olimpos’un cennet dağları ama gerçekler Twitter ulemalığı… Bu konu kulüp yöneticilerinin, menajerlerin ve futbolcuların işine geliyor ki, kimse bu rezalet bilgi kirliliğine ses çıkarmıyor… Yazan memnun okuyan memnun modeli… Pekiiiii! Beşiktaş cephesinde durum ne? Erdal Torunoğulları ve Emre Kocadağ güvendiğimiz isimler. Ne durumdayız? Ne durumdalar? Ghezzal ve Rosier üzerinde büyük ve özverili çalışmalar yapıldığı doğru… Bu iki topçunun büyük karakter gösterdikleri ortada… Sona yaklaşıldığını söyleyebilirim… Diego Costa, Acele posta… Yemekler sosta… Üçgeninde sadece teklif götürüldüğü doğru. Yalnız bu konu ve kervanda tek başına yolculuk etmiyoruz! Sosyal medyadaki filanca futbolcu iks takıma gidecek söylentilerini sayfalarda dile getirilmesini menajerlerin bıyık altı tuzakları olduğunu söylememize gerek yok değil mi? Alex Teixeira ismini sosyal medyaya kim empoze etti, kim taşıdı ve nasıl beklenti içine girildi bilmiyorum. Herhalde hiç bir yönetici, Alex’le ilgileniyor olsa da, Babasına bile “Ben Alex’le ilgileniyorum” dememiştir… Dese bile babası koca yaşına rağmen gazete ve duyumcuları arayıp “Benim oğlum Alex Teixeira’yı transfer edecek” dememiştir herhalde değil mi? O yüzden tek gerçek, transferlere geç kalındığıdır. İvedilikle iş bitirilmesi gerekliliğidir… Gerisi ince ince sarılmış yaprak dolmanın yanına yer doldursun diye kabak dolmasını tencereye monte etmektir!
İŞBAŞI 11 MAÇ SONU PAYDOS!
Merkez Hakem Kurulu aralarında, Mustafa Öğretmenoğlu, Koray Gençerler, Serkan Tokat gibi isimlerin olduğu 6 hakemi VAR odasına almış… Ve bu arkadaşlar bu sezon maçlarda düdük çalamayacaklarmış… İyi… Gelişme olarak evet ama sonuç odaklı değil… Niye? Çünkü konuyla ilgili detay verilmediği gibi konu yüzeysel kalmış! 6 hakem VAR’da görev yapacak… Eeee? Sonra? Sonrası yok… Sonrasını geçen sezon içinde bu satırlarda yazmıştık… VAR’da görev yapacak hakemlerin sayısı sabit kalmalı… 5’se beş 10’sa on… Bu arkadaşlar bir şirkette çalışan memur/müdür gibi öngörülen saatlerde mesai yapacak. Ve Türkiye Süper Ligi’ndeki bütün maçları bunlar izleyip, bütün maçlardan sorumlu olacaklar… Böylelikle hem hakemler arasındaki gruplaşma ve ona dayalı sürtüşme kaybolur hem de kararı verecek aynı göz aynı beyin olduğundan kararlarda ve kurallarda ciddi bir standart yakalanır… Her gün 11 işbaşı, maç sonu paydos… Başka türlü bu işin içinden çıkılmaz…
ÇİVİLEME Mİ BALIKLAMA MI?
Her sezon öncesi takımların forma tasarımlarıyla ilgili ciddi sıkıntılar yaşanmakta… F.Bahçe başkanının yaptığı açıklama enteresan diyor ki; “Formalarımız tanıtımından önce sızdırıldı.” Yıldız konusuna hiç girmiyorum, mevzumuz o değil zira… Nasıl olur diyoruz ama aynı dertlerden biz de muzdaripiz… Özellikle forma dizaynlarından kimse memnun değil… Şikayetler kulübe iletildiği zaman da “Anlaşmamız var, elimiz kolumuz bağlı” deniyor… Esas sıkıntı burada başlıyor, ben firmayla anlaşmayacağım, firma benle anlaşacak. Benim elim kolum bağlı olmayacak. Firmanın eli kolu bağlı olacak! Beşiktaş’tan bahsediyoruz he! Nasıl anlaşmalar, Nasıl tavizler veriliyor anlamış değilim… Şöyle son senelerde taraftarın içine sindire sindire giyeceği bir forma modeli oluşturulmadı, piyasaya sürülmedi… Hep anlaşmalı firmanın dediği oldu… Bu sarmaldan acil çıkmalıyız. Ben niye elin oğluna gebe kalıyorum ya! Sayın Başkan Ahmet Nur Çebi’ye naçizane çağrımdır; Aç sezon ortasında “En güzel forma dizaynını kim yapacak?” yarışması, Sezon sonuna kadar ürünler/modeller yetiştirilsin, taraftarın oylarıyla seçilsin… Bir de ödül koy olsun bitsin… Hem iştahı açılır taraftarın, hem aidiyet duygusu çoğalır, hem de spor alemine ve kulüplerine öncü oluruz… Hem de ucuza mal eder, ucuza satışa çıkartırız. Hem de elin oğluna para kazandırmayız… 369 TL nedir Allah aşkına zaten… Haa! Sponsor mu? Bu şartlarda koy armayı/formayı ortaya, millet bırak balıklamayı, çivileme atlar vallahi…
Alen Markaryan / Akşam