Boateng ırkçılık konulu bir makale yazdı
Beşiktaş’ın Ganalı yıldızı Kevin-Prince Boateng, Player’s Tribune için uzun bir yazı kaleme aldı. Boateng, yaşadığı korkunç olayları anlattı ve tüm dünyaya çağrıda bulundu.
İşte Boateng’in özellikle ABD basınına damga vuran sözleri…
“7 YIL ÖNCE BEN DE YAŞADIM”
Bu yeni bir şey değil, kimse şok olmuş gibi davranmasın. 7 yıl önce Milan’da oynarken, bir hazırlık maçında takımımızdaki her siyahi oyuncu topa değdiğinde maymun sesleri çıkardı. 26 dakika sonra hakeme, ‘Bir daha bunu yaparlarsa sahadan ayrılırım’ dedim. ‘Endişelenme, devam et’ dedi. Bir oyuncuyu çalımlamaya çalışırken tekrar duydum, topu aldım, tribünlere gönderdim ve saha dışında doğru yürüdüm.
“YÜZDE YÜZ EMİNİM”
Irkçılığa maruz kaldığım ilk an bu değildi ancak bu benim patladığım andı. Hakem beni oynamak için tekrar sahaya döndürmeye çalıştığında ‘Kes sesini’ dedim. Ona, ‘Bir şeyler yapabilecek gücün olmasına rağmen hiçbir şey yapmadın’ dedim. Rakipteki bir oyuncu da sahada kalmamı isteyince de, ‘Sen de kes sesini. Sen ne yaptın? Bu duyduklarını beğendin mi?’ diye çıkıştım. Tünele doğru yürürken kaptanımız Massimo Ambrosini bana, ‘Yaptığın şeyden emin misin’ dedi. Ben de ‘Yüzde yüz eminim’ dedim.
“BEYAZLARIN BUNU ANLAMASI ZOR”
Yaptığım şeyi neden yaptığımı açıklamak için bana zaman verin. Bazı insanlar bunu Şampiyonlar Ligi’nde yapamayacağımı söylüyor çünkü takımın puanının silineceğini falan belirtiyorlar. Bu benim kontrolümde olan bir şey değil. Öfke ve acı birikti ve o gün ortaya çıktı. Beyaz insanların bunu anlaması zor, biliyorum çünkü onlar sadece farklı renkte oldukları için hiçbir zaman nefret ile karşılaşmadılar.
“DOĞU ALMANYA’DA FARKLIYDI”
9 yaşındaydım, Doğu Almanya’da bir turnuvaya gittim. Berlin’de fakir bir mahallede büyüdüm, dünyanın her köşesinden insan vardı: Rusya, Çin, Mısır, Türkiye, her yerden. Birbirimizle tartıştığımızda gerçekten birbirimizden nefret ettiğimiz için olurdu, ayrımcılık yaptığımız için değil. Irkçılığı orada hiç yaşamadım. Ancak Doğu Almanya’da farklıydı…
”ÇOK YALNIZ HİSSETTİM”
Kenarda anne babaları duyuyordum; ‘Şu zenciye tekme at, şu zencinin oynamasına izin verme…’ Kafam karışmıştı. Bunu sadece filmlerde duyuyordum, rengime karşı bir şeyler olduğunu biliyordum. Çok yanlız hissettim. Olmamam gereken bir yerdeyim gibi geldi. Berlin’den sadece 6 saat uzaklıktaydım ve ülkenin bir kısmı beni severken, bir diğer tarafı farklı renkteyim diye benden bu kadar nasıl nefret edebilirdi? Çocuk olarak bunu anlayamıyorsun.
“ANNEME HİÇBİR ZAMAN SÖYLEMEDİM”
Bu yaşadığımla nasıl başa çıktığımı kimseye anlatmadım. Berlin’e geri dönen otobüse bindiğimde, gözyaşlarına boğuldum. Takım arkadaşlarım da ağlamaya başladı. Hiçbirimiz ne olduğunu anlamamıştık. Anneme hiçbir zaman söylemedim. Görmezden geldim, yola devam ettim. Düşündüm ki, geçecek… Ama öyle olmadı.
”BANA ‘SANA MUZ VERECEĞİZ’ DEDİLER”
Doğu Almanya’ya her gittiğimde daha da kötü oldu. ‘Attığın her gol için sana muz vereceğiz. Seni bir kutuya koyup ülkene geri yollayacağız, s… zencisi.’ Çok acı çektim. 14 yaşındayken öğretmenime, ‘Beni diğer çocuklardan farklı görüyor musun’ dedim. ‘Hayır, neden’ dedi. ‘Beni Doğu Almanya’da neden farklı görüyorlar. Burası benim ülkem, ben Almanım, annem Alman, beni neden yollamak istiyorlar?’ dedim. Bana bu dünyada aptal insanlar olduğunu açıkladı ancak ben ağlamaya başladım çünkü yine anlamamıştım.
“KİMSE BENİM ARKAMDA DURMADI”
Zamanla kafa karışıklığım şüpheye dönüştü. İnsanları artık tanımasam da, beni sevmediklerini düşündüm. Almanya’daki karışık ırklardan olan her adam şöyleydi; ‘Neden bana bakıyorsun? Beni beğenmedin mi? Sorun mu istiyorsun? Haydi istediğini vereyim’ Daha agresif oldum, kırmızı kartlar görmeye başladım, çılgına dönüyordum. Ama en kötü tarafı neydi biliyor musunuz? Kimse benim arkamda durmadı.
“ÖFKEMİ İÇİME SAKLADIM”
Bana ne olduğunu biliyorlardı, ırkçılığı duyuyorlardı ve kabul ediyorlardı. Diğer anne babalar sessiz kalıyordu. Hakem? Hiçbir şey yapmıyordu? Teknik direktör? ‘Duymazdan gel’ diyordu. Ben de öyle yaptım. Öfkemi içimde sakladım, artık uyuşmuş durumdaydım.
“2013’TE HEPSİ ORTAYA ÇIKTI”
2013’ün Ocak ayında o maymun seslerini duyduğumda, tüm acılarım, tüm mutsuzluklarım ortaya çıktı. Sorun yaşayıp yaşamayacağımı umursamadım. Tüm hayatım boyunca dünyanın en büyük takımlarından birinde oynamak için çalıştım ve yine bir çocukmuşum gibi muamele mi görecektim? ‘Hayır, artık yeter, bu adamlarla savaşacağım’ dedim. Sahadan ayrılırken, birçok insan ayağa kalktı ve beni alkışladı. Sonra, ki burası kritik, takım arkadaşlarım da benim yanımda geldi. Sadece siyahi olanlar değil, hepsi. Bunu söylerken şu anda bile tüylerim diken diken oluyor.
“BUNA ŞAPKA ÇIKARILIR”
Soyunma odasına gittiğimde, formamı çıkardım ve bir daha geri dönmeyeceğimi söyledim. Hakem geldi ve bize, ‘Oynamaya devam etmek istiyor musunuz?’ dedi. Ambrosini ayağa kalktı ve, ‘Prince oynamıyorsa, hiçbirimiz oynamayız’ dedi. Şapka çıkarılır buna.
“DÜNYAYI DEĞİŞTİREN MESAJ BUYDU”
Bu olay dünyanın dört bir yanında büyük bir haber oldu. 1 gün içinde Gana’da, Çin’de, Brezilya’da herkes biliyordu. Basın bunun üzerindeydi. Cristiano Ronaldo ve Rio Ferdinand gibi büyük oyuncular beni destekliyordu ve seyircilerin ne kadar büyük bir saygısızlık yaptığını söylüyorlardı. Telefonum aramalardan ve mesajlardan patlamak üzereydi. Bir gecede, ırkçılığa karşı mücadelenin elçisi olmuştum. Bunların hepsi bir siyahi oyuncu sahadan ayrıldığı için olmadı, hayır. Bunun nedeni, beyazların da onun yanında sahadan ayrılmasıydı. Dünyayı değiştiren mesaj buydu. En azından bir süreliğine…
“TOPLANTILAR YAPTIK AMA BİR ŞEY OLMADI”
O dönemde ihtiyacımız olan değişikliğin bu olduğunu düşündüm. Gerçekten böyle düşündüm. FIFA, Blatter ile tanışmam için beni davet etti. Bana, ‘Ne yapabiliriz’ dedi. Mart ayında FIFA, ayrımcılıkla mücadele eden bir kurum oluşturdu ve bana da davet gönderdi. Kusursuz gibiydi. Ben de Blatter’e, stadın her yerine kameralar ve mikrofonlar koymalarını önerdim ki biri ırkçı bir şey söylediğinde, BAM, dışarı atılacaktı. Ona, ‘Eğer bu çalışırsa, bir kahraman olursun, olmazsa da, en azından denemiş olursun’ dedim. Toplantılar yaptık, mailler yolladık ancak hiçbir şey olmadı.
“İNSANLAR BENİ HEDEF ALMAYA BAŞLADI”
Ondan sonra ne zaman maçta oynuyor olsam, insanlar beni hedef almaya başladı. Tekrar çıldırıp, sahayı terk etmemi umuyorlardı. Hakeme gidip, bir şeyler yapmalarını ister, stadyum hoparlörlerinden anons yapılır, 1 dakika sonra taraftarlar devam ederdi. 1 ay sonra, medya bu konu hakkında konuşmayı bıraktı.
“BU MU CEZA, BU MU SUÇ?”
2016’nın Eylül ayında, FIFA’dan bir mail aldım. Ne yazdığını hiç unutmayacağım. Kısaca şu yazıyordu; ‘Ayrımcılıkla mücadele eden kurum misyonunu tamamladı, işimizi yaptık’. Kapatmışlardı. Menajerimi aradım, ‘Bu şaka mı’ dedim. Ne başarmışlardı? Ne yapmışlardı? Takımlara 30 bin euro ceza mı? Taraftarlar ertesi gün tekrar maçlara girmedi mi? Çocukları da onları görüp, örnek almayacak mıydı? 30 bin euro bir kulüp için nedir ki? Hiçbir şey. Bu mu ceza, bu mu sonuç?
“HİÇBİR ŞEY DEĞİŞMEDİ”
FIFA o çalışma grubunu sadece bir şeyler yapıyor görünmek için kurmuştu. Bunu söylemekten korkmuyorum, bu bir gerçek. Neden devam etmiyor, bilmiyorum. Sanırım onlar için VAR’ın çizgiyi geçip geçmediğini söylemesi, ırkçılığı sonlandırmaktan daha önemli. Çok fazla paraları var, çok fazla kamera yatırımı yapıyorlar, gol çizgisi teknolojisi, her şey. Ancak ırkçılıkla mücadele? Hayır. Bu insanları statlara çeken bir şey değil. Bu milyonlarca gelir getirmiyor. FIFA 7 yıl önce bu çalışma grubunu kurdu, 7 yıl önce ve şimdi biz aynı problemleri konuşuyoruz. Hiçbir şey değişmedi, hiçbir şey. Bir şey değişti, ırkçılık daha da kötü bir hal aldı.
“SÜREKLİ BASKI VAR, SÜREKLİ”
Irkçılıkla ilgili konuşurken her zaman ABD’ye bakıyoruz ancak Avrupa’da da oluyor. Belki ölmüyoruz, öldürülmüyoruz ancak sürekli baskı var, sürekli. Sadece daha saklı. Sokaktayken insanların davranışından bunu hissediyorum. Sana bakıyorlar, yollarını değiştiriyorlar, arabamdayken ne düşündüklerini görüyorum. ‘Dövmeli siyah bir adam ve bu arabayı sürüyor. Ya uyuşturucu satıyordur ya da rapçidir.’ diyorlar. Belki de bir sporcudur.
“300 YIL ÖNCEKİ GİBİ”
Bu neden böyle? Çünkü ırkçılık toplumun derinine işlemiş durumda. Sistemik bir şey bu. Beyaz insanlar da bu sistemin tepesinde ve değişim istemiyorlar. Neden istesinler ki? Onlar için her şey harika, aynı 300 yıl önce yaptıkları gibi.
“SCHALKE BAŞKANI IRKÇI YORUMLAR YAPTI”
Başka bir örnek vereyim. Geçen Ağustos, eski kulüplerimden Schalke’nin başkanı Clemens Tönnies, inanılmaz ırkçı bir yorum yaptı. Çevreyi korumak için vergileri yükseltmek yerine, Alman hükümetinin Afrika’da enerji istasyonları kurması gerektiğini, böylece Afrikalıların karanlıkta ‘ağaçları kesmeyi ve çocuk doğurmayı bırakacağını’ söyledi. Şok olmuştum. Bu adamın takımında siyahi oyuncular vardı. Hemen, ‘Onu gönderin gitsin’ diye düşündüm. Basın, ‘Evet yanlış yaptı’, kulüp ‘Irkçılığa karşıyız’ dedi. Sonra ne oldu? Ona 3 ay ceza verdiler. 3 AY. Güzel, uzun bir tatil. Ve sonra tekrar işinin başına geçti. Sistem bu.
“HAREKETE GEÇERSEK BAŞARIRIZ”
Böyle şeyler nomalleşmeye başladı. Sistemi yürüten insanların dışında bizim de gücümüz var. Bizim sesimiz daha yüksek. Onlar tüm dünyaya karşı kazanamaz. Bu imkansız. Eğer birlikte olursak, birlikte konuşursak, birlikte harekete geçersek başarırız.
“BU, IRKÇI ADALETSİZLİK”
Geçen gün Instagram’da bir video gördüm. Dolu bir sınıfta öğretmen, ‘Bir siyahi gibi muamele görmek istiyorsanız ayağa kalkın’ dedi. Kimse ayağa kalkmadı. Bu ırkçı adaletsizlik. İnsanlar bize karşı yapılanı biliyor ancak hiçbir şey yapmıyor. Irkçı tezahüratları duyduğumda, onlara yakın insanlar bile hiçbir şey olmamış gibi davranıyor. Sanki, ‘O kadar da kötü bir şey değil’ diye düşünüyorlar. Eğer son dönemde haberleri izlemediyseniz, gerçekten de kötü.
“GEORGE FLOYD’U İZLEDİĞİMDE…”
Bu sözleri birkaç nedenden dolayı söylüyorum. İlki, sinirliyim. George Floyd videosunu izlediğimde ağladım. Ne olduğunu anlamak için 5 kez izlemek zorunda kaldım. Onun, ‘Nefes alamıyorum, nefes alamıyorum’ ve ‘Lütfen, anne…’ sözlerini duymak sadece acı verdi. Ölüme yaklaştığında kiminle konuşursunuz? Tanrı ile. Çünkü onu görmek ve af dilemek istersiniz. Ve anneniz ile. O an öleceğini o biliyordu, bunu biliyordu.
“BEN OĞLUMA NASIL ANLATACAĞIM?”
Hala beni duygulandırıyor çünkü orada kendinizi görüyorsunuz, anlıyor musunuz? Çocuğuma bakıyorum ve ‘Bunu oğluma nasıl anlatacağım? Teninin rengi için bir insanın öldüğünü nasıl açıklayacağım?’ diyorum.
“HERKESE NE VERİLİYORSA ONU İSTİYORUZ”
Floyd’un kızını gördüm, ‘Babam dünyayı değiştirdi’ diyordu. Bu mesajı çok sevdim. Onun haklı olabileceğine inanıyorum. Bu protestoler bir dönüm noktası olabilir. Daha çok insan siyahilerin nereden geldiğini anlıyor. Bizim amacımızın savaşa gitmek olmadığını anlıyor. Biz herkese ne veriliyorsa, onu istiyoruz. Geçen gün abim bana Berlin’den fotoğraflar yolladı, herkes sokaklarda yumrukları havada, destek veriyordu. Meksikalı, Arap, Türk, siyah, beyaz… Herkes. Aynısı Paris’te, Milan’da, Londra’da, Stockholm’de, New York’ta… Her yerde oldu.
“DÜNYA YİNE BUNU BIRAKACAK”
Beni endişelendiren sadece tek bir şey var. Endişeliyim çünkü birkaç haftaya dünya unutacak. Endişeliyim çünkü Temmuz ya da Ağustos ayında protestolar durduğunda dünya bu konu hakkında konuşmayı bırakacak. Aynı 2013’te olduğu gibi. Bu yüzden konuşuyorum ki bunun ölmeyeceğinden emin olmak istiyorum. Bunu yapmak için de beyazların yanımızda olmasına ihtiyacımız var. Şu anda ‘Black Lives Matter’ hareketinin gücü büyük ancak bunu yalnız yapamayız. Dünyayı kontrol edenler, beyaz insanlar. Sistemli ırkçılığı da sonlandırabilecek olanlar onlar. Eğer beyazlar yumruğunu kaldırmaya devam etmezse, bizim hiç şansımız yok.
“İŞİN ANAHTARI BU”
Bizimle olduğunuzu söyleyim. George Floyd’un acısını hissettiğinizi söyleyin. Siyahi kalabalıklarla birlikte olduğunuzu söyleyin. Böylece dünyanın bizim yanımızda olduğunu bileceğiz. Böylece dünyanın büyük çoğunluğunun bunu değiştirmek istediğini göreceğiz. İşin anahtarı bu.
“BİR ŞARKI YAZACAĞIM”
Ben kendi üzerime düşeni yapmak istiyorum. Berlin’den başlayacağım, sonra Almanya, Avrupa, ABD ve umarım tüm dünyaya yayılacak. Korkmuyorum. Eğer eşitliği istediğim için sponsorlarım ya da kulübüm beni gönderirse, gerçekten umursamayacağım. George Floyd Günü ile her yıl siyahi toplulukların bir araya gelmesini, Berlin’de herkesin davet edildiği ama amacım siyahi insanların hayatının önemine odaklanmak olduğu bir konser görmek istiyorum. Bunun için bir şarkı yazacağım. İnsanlar bana ‘şimdi şarkıyı çıkar’ diyor. Hayır. Temmuz ayında çıkaracağım ki insanlar unutmasın.
“DESTEĞE İHTİYACIM VAR”
Kendi paramı harcamam gerekiyorsa, harcayacağım. Hiç vazgeçmeyeceğim, bu kesin. Ancak fikirleri olan, iyi bir amaç için sesini çıkaran bir futbolcu olarak yardıma ve desteğe ihtiyacım var. Berlin’de gelecek ay yeni bir protesto olacak ve birçok ülkede protestolarla baskı sürüyor. Bu bana umut veriyor. En azından 1 hafta sonra bitmeyeceğini biliyoruz. Daha da uzun sürmeli, çok uzun sürmeli. Bunun için de herkese ihtiyacımız var.
“DÜNYANIN EN BÜYÜK OYUNCULARI NEREDE?”
Özellikle şunlara ihtiyaç var; Oyuncular: Bu işi düzgün yapan Kaepernick, LeBron ve Rapinoe gibi isimler var. Harika bir iş çıkarıyorlar ancak futbolcular, kulüpler ve federasyonlar? Avrupa’dakiler? Marcus Rashford dışında eğer elimizdekini dorğ kullanırsak her şeyin mümkün olduğunu gösteren kimse yok. Bu yıl Avustralya yanarken, herkes konuşuyordu ve çılgın paralar bağışlanıyordu. Bunu görmek çok güzel. Ancak şimdi? Hiçbir şey görmüyorum. Hiçbir oyuncunun konuştuğunu görmüyorum. Neredesiniz? Dünyanın en büyük oyuncuları nerede?
“YÜZÜNÜZÜ GÖSTERME ZAMANI”
Birçok oyuncu korkuyor ya da konuşacak karakteri yok. Ben onları bu harekete destek olmaya çağırıyorum. Sosyal medyada sadece 8 milyon insana ulaşabilirim ancak her gün bir şeyler söyleyeceğim. Sizin 10 milyonlarca takipçiniz var. Şimdi yüzünüzü gösterme zamanı. Sadece parfüm ya da yeni ayakkabı reklamlarında bilbordlara çıkmakla olmaz, farkındalığı arttırın.
“KİM ULAŞACAK?”
Her oyuncunun dinlemesine, öğrenmesine, harekete geçmesine ihtiyacımız var. Irkçılığa hayır diyen bir tişört? Tamam. Ancak daha fazlasını yapmalıyız. Bir video yapın. ‘Dünyadaki her siyahi insanın yanındayım, sizler benim kardeşimsiniz, hepinizi seviyorum’ deyin. Sistemli ırkçılığı durdurmak için bağışlar yapın. Benim istediğim bu. Haftaya değil, şimdi yapın. Sonraki hafta da, bir sonraki hafta da yapın. Siz dünyanın en büyük futbolcularısınız, siz bu şansı kullanayacaksanız, kim kullanacak? Siz bu insanlara ulaşmayacaksanız, kim ulaşacak?
“BU ATEŞİ SÖNDÜRMEK İÇİN YARDIM EDİN”
Bazı insanlar ‘Herkesin hayatı önemli’ diyor. Tabii ki öyle. Ancak şu anda siyahi topluluklar yanıyor. Eğer benim evim yanıyorsa ve senin evin yanmıyorsa, kimin evi şu anda daha önemlidir? Bu ateşi söndürmek için bana yardım edin. Sonra ikimiz de güzel evlerimizde yaşayabiliriz.
“RİCA EDERİM TRENE ATLAYIN”
Herkes bir şeyler yapabilir, yapamyacağını düşünseler bile. Beyaz bir arkadaşım bana, ‘Trene atlıyormuş gibi görünmek istemiyorum’ dedi. Ben de, ‘Bu senin atlamak isteyeceğin bir tren. Bu dünyayı değiştirecek bir tren!” dedim. Sizden rica ediyorum, trene atlayın. Bazı insanlar her zaman nefret edecek, bazıları sizi eleştirecek. Korkmayın, sessiz kalmayın, biz sizin yanındayız, sizin de bizim yanımızda olduğunuzu bilmek istiyoruz.
Kaynak: Sporx