Büyük oyuncuları yönetebilmek
Kerem Eymür, GundemBesiktas.com okurları için yazdı.
Yoğun işlerimden dolayı uzun bir süre yazılarıma ara verdim. Bu esnada Gündem Beşiktaş’ın Facebook sayfasında maç sonu yorumlarım ile karşınızda oldum. Aslında bir süredir yazı yazmamamın sebeplerinden biri, Beşiktaş’ın geçen yıl ki müthiş performansı ve sonucunda kazandığı iki kupaydı. Beni tanıyanlar çok iyi bilir ki, ben iyi giden bir takım için kolay kolay yazı yazmam. Ben kötü giden, kendimce yanlış gördüğüm durumlara atfen yazılarımı yazarım. Zira benim bu sayfadaki köşem, bir eleştiri köşesidir.
Geçen sezon başında Yönetimi ve Başkanı, geç yapılan transferler ve neticesinde kaçırılan Şampiyonlar Ligi fırsatı nedeniyle fazlasıyla eleştirmiştim. Ancak eldeki kısıtlı imkanlara rağmen yapılan nokta sayılabilecek transferler, beklentileri geçen sezon fazlasıyla karşılamıştı. Her alınan oyuncudan yüksek performans alınması, bu transferlerin ne kadar doğru yapıldığının ve yönetimde bu işleri bilen kişilerin olduğunun açık bir göstergesiydi. Hiç kuşkusuz bu başarının oluşmasındaki en büyük pay, rotasyonu olmayan bir takımı doğru yöneten, elindeki oyunculara göre doğru bir sistem geliştiren, Sergen Yalçın ve tüm teknik heyetindi.
Geçen yıl ki muazzam başarıdan sonra, Sergen’in ve daha önceleri sorgulanan Sn.Başkan ve Yönetim Kurulunun camia içerisinde kredileri fazlalaştı. Bundan dolayı rahatlayan Beşiktaş Yönetimi ve Başkanı, doğru işler yapmaya başladı. Belki de çok kızdıkları eleştirilerden kendilerine pay çıkardılar. Sn.Başkan ve Yönetim, benim geçen sezon defalarca üzerinde durduğum, “Futbolda para maç kazanarak gelir, küçülerek değil, önemli olan yatırımı doğru yapabilmektir” sözünü bire bir yaşayarak gördü. Bu doğrultuda sezon başı çok akıllı işlere imza atarak, şampiyon takımı olduğu gibi korudular. Geçen sezonki kalite eksikliğinden dolayı, kadronun Şampiyonlar Ligi için zayıf geleceğini görerek, mevcut kadroyu kimsenin hayal bile edemeyeceği bir şekilde dünya çapında yıldızlar ile takviye ettiler. Hem de bunu yaparken, bütçeye de sadık kaldılar.Bu şimdiye kadar Türkiye liginin bana göre gelmiş, geçmiş en önemli yönetim başarılarından biriydi.
Şampiyonlar Liginde büyük başarılar kazanmak için tabi ki 3-4 büyük ve kariyerli oyuncu yetmez. Ancak bu işler zamanla olur. Amaç devamlı surette Türkiye’de şampiyon olup, Şampiyonlar Liginde her zaman olabilmektir. Bu şekilde Pyaniç, Batsuayi ve Alex gibi yıldızlar bizi tercih eder. Elinizde ki genç oyuncular bu şekilde Avrupa arenasında görücüye çıkar ve iyi rakamlara satılır. Kimse Beşiktaş’tan Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu zaten beklemiyor. Amaç, Şampiyonlar Liginde Beşiktaş gibi karakter gösterip, camianın boynunun bükülmemesini sağlamak, toplayabileceğimiz puanlar ile kulübe daha çok para kazandırmak olmalıdır.
Beşiktaş’ın iyi yönetildiğini, transferi çok iyi bilen kişilerin yönetim kurulunda olduğunu, paraları saçmadan, elindeki bütçeye göre hamleler yapan Sn.Başkanı gördüğümde, bir Beşiktaş’lı olarak, çok mutlu oluyor ve gelecek için çok güzel hayaller kurabiliyorum. Bu vesile ile Sn.Başkan Ahmet Nur Çebi’ye ve değerli Yönetim Kurulu üyelerine, Beşiktaş için yaptıkları bu güzel işler dolayısıyla çok teşekkür ediyorum. Ancak yanlış gördüğüm noktalarda kendilerini her zaman yaptığım üzere, Süleyman Seba terbiyesi ve Efendi Beşiktaşlılık duruşu çizgisinden şaşmayarak, yine eleştireceğimi n de ayrıca bilinmesinin altını çiziyorum. Zira biz Büyük Beşiktaş camiası olarak, et ve tırnak gibi ayrılmaz koca bir aileyiz. Bizim için konu Beşiktaş ise gerisi teferruattır.
Tabi bu kadar methiyeden sonra eleştiri yapmadan, bu yazıyı sonlandırmayacağımı, beni takip edenler iyi bilir.
Eleştiri tabi ki değerli hocamız, bir dönem Beşiktaş’ta beraber çalıştığım, kulüp dışında da, görüşmüşlüğüm olan çok sevdiğim arkadaşım, kardeşim Sergen Yalçın’a olacak.
İnsan olarak hepimiz, başarılar ve başarısızlıklardan farklı şekillerde etkilenir ve farklı davranışlar sergileriz. Önemli olan, başarısızlığı yönetebilmek kadar, başarıyı da yönetebilmektir. Sezon başında Yönetimin büyük fedakarlıklar ile takıma getirdiği oyuncular ile Beşiktaş , bu ligi farklı bir seviyeye taşıdı. Bu taraflı tarafsız herkesin birleştiği ortak nokta oldu. Tabi ki Beşiktaş takımının kapatamadığı eksik yerler var. Bunun gerek bütçeden, gerekse 8+3 gibi saçma bir uygulamadan olduğunu zaten hepimiz biliyoruz. Ancak ne olursa olsun, tüm bu olgular Beşiktaş’ın bu ligin en iyi takımı olduğu gerçeğini değiştirmez. Böylesine dünya çapında, maç çevirebilecek potansiyele sahip, geçen sezon ile mukayese bile edilemeyecek geniş kadrosu olan Beşiktaş’ın, son haftalarda gösterdiği performanslar kabul edilemez. Sergen’in geçen sezonki agresif, darbeli, ileride basan, , defansını orta sahalara kadar çıkartıp, alan daraltan, ikinci topları toplayıp, oyunu karşı tarafa yıkan sisteminden şimdiye kadar eser yok. Beşiktaş geçen sezon kalite eksikliğinden kaynaklı, galipken oyunu tutmakta zorlanan ve bu nedenle oyunun başından sonuna kadar aynı şekilde oynamak zorunda olan bir takımdı. Bu yüzden ligin son bölümlerinde az kalsın hak ettiğimiz şampiyonluğu elimizden kaçırıyorduk. Şimdi elimizde oyunu tutabilecek ve yönlendirebilecek, Pyaniç, Alex ve geçen sezondan bildiğimiz Souza ve Ghezzal var. Aynı zamanda geçen sezondan daha farklı olan, ileride yaptığı amansız koşu ve presler ile karşı savunmaları içler acısı hale sokan, belki de bu anlamda, dünyanın sayılı oyuncuları arasında gösterilebilecek bir Batsuayi var. Buna rağmen gördüğüm, Beşiktaş’ın hala bir sistem arayışında olduğu yönünde. Sergen henüz bu oyuncular ile nasıl oynayacağını bulamamış, geçen sezonki şampiyon oyuncularını bu yeni gelen oyunculara adapte edememiş. Bunun üzerine bir de takımla çok fazla oynayınca, takım şablonunu henüz yerli yerine oturtamadı. Defansı geçen sezonun aksine daha geride kuran bir Beşiktaş izliyoruz. Bu durum, Souza’nın daha çok mesafe kat etmesine ve belli bir süre sonra yorulmasına yol açıyor. İleride de Batsuayi’nin insanüstü koşuları ve presine orta sahadan cevap gelmeyince, Batsuayi ile orta saha, orta saha ile Souza arasında boşluklar oluyor. Bu da oyun boyunun uzamasına sebep olup, defans ve Souza’yı fazlasıyla bunaltıyor. Böylece çok git gelli oyunlar seyrediyoruz.
Sakatlıkların çok olmasını kabul ediyorum. Ancak Beşiktaş’ın geçtiğimiz sezona göre çok alternatifli bir kadrosu var. Üstelik geçen sezondan beri üç günde bir maç yapmaya alışkın oyuncuları mevcut. Şampiyonlar Ligi seviyelerinde oynayan Beşiktaş’ın, Türkiye Liginde puan kaybettiği maçlarda sakatlıkları bahane göstermeye hakkı yok. Beşiktaş’ın bir an önce geçen sezon ki oyun anlayışına dönmesi, bu anlayış içerisine dünya çapında ki yıldızlarını entegre etmesi gerekir. Böyle olursa, geçen sezon tutamadığı oyunu da tutup, oyun içerisinde daha az mesafe kat edip, daha diri kalır ve bu ligde güle oynaya her maçı kazanır. Üstelik adale sakatlıkları da geçen sezonki gibi daha az yaşanır. Yoksa Şampiyonlar Liginde Allah korusun ağır yenilgiler alabiliriz. Bu da ligimize çok olumsuz bir şekilde yansıyabilir. Kısacası Şampiyonlar Ligi bizim içim kabusa dönüşebilir, tabir yerinde ise, “Kaş yaparken, göz çıkartırız.”
Sergen Yalçın, devamlı surette, bu kadar sakatı olan bir takımda, rotasyon adı altında, oyunu tutabilecek oyuncuları da oyundan alıp, taşları yerinden oynatırsa, takım halinde çok sıkıntı yaşayabileceğimiz gibi, elimizde ki çok değerli, dünya çapında ki oyuncuları da soğutur, performanslarını düşürtürüz. Zira bu oyuncuları, kendi takımlarında yeterli süre alamadıkları, geldikleri takımlarda ki hocalar ile ters düştükleri için alabildik. Pyaniç, Barcelona’da yeterli süre alamadığı ve devamlı surette oynayacağı bir takıma gelmek için, yıllık yaklaşık 10 milyon Euro olan ücretinden fedakarlık yaptı. Zırt pırt oyundan çıkacağını, rotasyon adı altında, maça kulübede başlayacağını bilse, o paraları bırakmaz, Barcelona’da yedek oturur, keyfine bakardı. Sergen bu şekilde davranırsa, böyle büyük ve egolu oyuncular ile ileride problemler yaşayabilir. Bu da tüm takımı olumsuz etkiler.
Büyük oyuncu olmak ayrı bir şey, büyük oyuncu yönetebilmek ayrı bir şeydir. Şayet Sergen bu tip oyuncuları gerektiği gibi yönetebilirse, , hedef gösterdiği La liga yada Premier lig de bir takım çalıştırabilir. Aksi taktirde Beşiktaş’tan sonraki en büyük teknik direktörlük kariyeri Türk Milli Takımı olur.
Yukarıda da dediğim gibi Sergen benim dostum ve dostlar her zaman acı söyler. Umarım Sergen, dağınık olduğunu düşündüğüm kafasını bir an önce toplar ve hatalarından dersler çıkarır. Zira “Futbolda dün değil, bugün var” gerçeğini bu ülkede pek çok takım değiştirmiş Sergen’den daha iyi bilen biri yoktur diye düşünüyorum.
Bereketli, sağlıklı, huzurlu günleriniz olsun..
Saygılarımla,
Kerem EYMÜR