Cenk Tosun: Burak Yılmaz Beşiktaş’a daha erken transfer olmalıydı
Beşiktaş’ın eski futbolcusu Cenk Tosun, ”Burak Yılmaz Beşiktaş’a daha erken transfer olmalıydı” dedi.
Premier Lig’de Everton forması giyen milli golcü Cenk Tosun, Burak Yılmaz’ın Beşiktaş’a daha erken dönmesi gerektiğini belirterek, “İlk yarıda biraz fazla puan kaybettik ve az gol attık. İlk yarıda da ikinci yarıdaki gibi oynasaydık Beşiktaş’ın şampiyonlukta çok büyük şansı olurdu. Burak Yılmaz sezon başında alınsaydı büyük ihtimalle çok farklı bir tablo ortaya çıkardı” dedi.
“Galatasaray şampiyonluğu hak etti”
Ben Galatasaray’ın şampiyonluğu hak ettiğini düşünüyorum… Başakşehir de son 5-6 haftaya kadar gerçekten çok iyi futbol oynuyordu ama sonra performansları düştü. Sonunda da Galatasaray şampiyon oldu. Zaten Başakşehir’le oynadıkları maçta da üstün oynadılar ve galip geldiler. Bize de sadece Galatasaray’ı tebrik etmek kaldı.
“Burak Beşiktaş’a daha erken gelse çok faklı olurdu”
Beşiktaş’ın ikinci yarıdaki performansını güzel buldum. Burak Yılmaz faktörü de var orada. İlk yarıda biraz fazla puan kaybettik ve az gol attık. İlk yarıda da ikinci yarıdaki gibi oynasaydık Beşiktaş’ın şampiyonlukta çok büyük şansı olurdu. Burak Yılmaz sezon başında alınsaydı büyük ihtimalle çok farklı bir tablo ortaya çıkardı. Ligi tanıyan biri. Zaten gol için doğmuş. Gol atmak en sevdiği, en iyi yaptığı iş. Devre arasında geldikten sonra da bunu herkes gördü. Sezon başında gelseydi Beşiktaş şampiyonluğun en büyük adayı olurdu.
“Yanımda bir faul oluyor, kemik sesi geliyor ama hakem ‘devam’ diyor”
Saha içinde daha sert bir lig. Daha çabuk oynanıyor, daha çok koşuluyor. Defans oyuncuları, forvetlere karşı daha sert oynuyor. Hepsi çok yapılı oyuncular. Ama tek hamleli oyuncular. Güçlü olmanın, sert oynamanın da dezavantajları var defans oyuncuları için. Çabuk olamıyorlar. Ama tabii herkes bir adım daha erken düşünüyor. Ben devre arasında gittim oraya. Bir hafta hiçbir şey yapmadan gittim. İlk hafta Sam Allardyce beni ilk 11’de oynattı. 60-70 dakikada çok yoruldum. Çünkü top hiç durmuyor. Hakem oyunu kolay kolay durdurmuyor. Gözümle görüyorum, yanımda bir faul oluyor, kemik sesi geliyor ama hakem ‘devam’ diyor. Ama bu da tabii oyunun akıcılığını güzelleştiriyor. Premier Lig’i, Premier Lig yapan da bu bence.
“İstanbul dünyanın en güzel şehri”
Bir takımdan, diğer takıma yurt içinde bile giden ister istemez bir adaptasyon dönemi geçiriyor. O yüzden Türkiye’den İngiltere’ye gidince ben de 1-2 ay sorun yaşadım ama sonra adapte oldum.
İngiltere’de biraz köy yaşamı var. Bizim yaşadığımız yer de Liverpool’a ait. Liman şehri. Çok yapılacak bir şey yok. İstanbul’da her şey var. Ben hep söylüyorum, dünyanın her yerine gittim, İstanbul dünyanın en güzel şehri. Ama tabii oraya gezmeye gitmedim. İşimi yapmaya gittim. Kendimi ispatlamaya gittim, ülkemi gururlandırmaya gittim. O yüzden temelli gitmediğimiz için biraz dişimizi sıkıp sonra yine ülkemize döneceğiz inşallah.
“Takımda en çok yardımcı olan Davy Klaassendi”
Benim takımdaki en yakın arkadaşım ilk sene Davy Klaassen’di. Türkiye’ye de adı geçiyordu; Fenerbahçe’ye, Beşiktaş’a… Onun Hollanda’dan da çok Türk arkadaşı için bazen Türkçe bile konuşuyorduk. Çat pat, ufak tefek biliyordu. O bana çok yardımcı oldu. Benim 23 numaramı giyen Seamus Coleman var. O çok yardımcı oldu. İsteyemedim 23 numarayı çünkü çocuğa saygı duyuyorum, 9-10 senedir kulüpte oynuyor. Hiç ağzımı açıp bi şey demedim çocuğa, yakışmazdı bize. Ben de 14 numarayı aldım.
Goodison Park ile Vodafone Park arasındaki fark nasıl?
Ben İnönü’de sadece Beşiktaş’a Gaziantepspor’dayken rakip olarak oynama şansı buldum. Çok güzel atmosfer vardı. İki sene Başakşehir’in stadında oynadıktan sonra Vodafone Park’ın çimlerine adım attığımda tüylerim diken diken olmuştu. Çok yeni ve teknolojinin yüksek olduğu bir stat. Goodison Park ise 100 senelik, çok eski bir stat. Soyunma odaları ona göre eski. İkisi arasında çok büyük var. Biri tarih kokuyor, diğeri çok fazla teknoloji, yenilik, modernlik… Hibrit çim vs… Atmosfer anlamında Everton taraftarı da çok iyi. Hele büyük maçlarda, Liverpool maçlarında 90 dakika susmazlar. Ama tabii Beşiktaş taraftarı hiç kimse yanına yaklaşamaz, dünyanın en iyisi.
“Ben devre arasında gittim, yerime nokta transfer yapılamadı”
Beşiktaş santrfor pozisyonuna nokta transfer yapamadı. Gol sorunu yaşadık. Transfer yanlış vs. demek istemiyorum asla, o yönetimin kararı. Ama tutmadı. Ben her zaman diyorum, eski bir söz var: Tutanın ve atanın iyi olacak. Kalecin ve forvetin iyi olursa şampiyonluğa oynarsın. Bizim ya arkada bir sorunumuz oluyordu ya da önde… O yüzden iki senedir şampiyonluğu kaybediyoruz. Ama benden sonra Burak ile o pozisyonu doldurduğumuzu düşünüyorum. Ben devre arasında gittim, yerime nokta transfer yapılamadı. O sene şampiyonluğu kaçırdık. Bu sene de Burak devre arasında geldi. Sezon başında gelse, farklı olabilirdi.
Burak, Beşiktaş’ta mutlu mu?
Burak abiyle konuşuyoruz. Beşiktaş’ta mutlu tabii ki… Galatasaray’da, Fenerbahçe’de, Trabzonspor’da da oynadı. Biz profesyoneliz, her takımda oynayabiliriz. Ama Burak Yılmaz’ın Beşiktaş taraftarı olduğunu hepimiz biliyoruz. O da evine geri döndü, niye mutlu olmasın? Ben öyle olduğunu düşünüyorum. Son 3 maçta gol atamadı. Bu hepimizde var. Santraforsan her maçta gol atmak istersin. Gol atamayınca o da üzülmüştür tabii ki. O kadar yaşananlara rağmen golleriyle zaten gösterdi Beşiktaş’a layık olduğunu ve çok çalıştı. Sadece atmakla da kalmadı, önde de pres yaptı… O yüzden Beşiktaş taraftarı onu geri kazandı diyebilirim. Belki çok az bir kitle istemiyordur ama çoğunluk Burak Yılmaz’dan memnun.
“Takımı rahatlatma konusunda ben daha iyiyim. Frikiklerde belki o daha iyi”
İkimiz de son vuruş konusunda çok iyiyiz. Ceza sahası içinde yakaladığımızda yüzde 80-90 atıyoruz. Ama topun oraya gelmesi lazım. Burak ağabeyin yaptığı ayrıca çok iyi bir iş var, defans arkası koşuları çok iyi yapıyor. Ben o işi onun kadar iyi yapamıyorum. O çabukluğundan da faydalanıyor. O özellik onda daha fazla. Ama ben de yandan ortalarda Quaresma ile çok iyi anlaşıyordum. Nereye atacağını biliyordum. Yandan ortalara, kafa vuruşlarında belki ben daha iyiyim. Veya top geldiğinde oyunu soğutma, takımı rahatlatma konusunda ben daha iyiyim. Frikiklerde belki o daha iyi. Bazı yönlerimiz benziyor ama bazı yönlerde de onun ya da benim artılarım var. Ama ikimiz de ceza sahası içinde yakalarsak, geçmiş olsun.
“Çift forvet de güzel ama ben 4-3-3’ü tercih ediyorum”
Herkes düşünür ya forvet forvetle daha iyi anlaşır, çift forvet oynarken… Ama ben mesela Burak abiyle oynadığımız maçlarda bile tam olmuyor bence. Fakat Moldova maçında ben sola geçtim, 4 tane attık. Ben pivot forvet oynadığımda, sağımda, solumda biri olunca benim daha çok hoşuma gidiyor. Daha güzel ortalar geliyor. Bekte de Gökhan Gönül, Caner ya da Adriano olunca daha da güzel. Onlar da çıkıyor, kesiyor. Beşiktaş’taki zamanımdan bahsediyorum. Çift forvet de güzel ama ben 4-3-3’ü tercih ediyorum.
“VAR sisteminde kararlar çok uzun sürede veriliyor”
Bizim ülkemizde hakemlik yapmak gerçekten kolay değil. Çok zor, çok baskı altında bırakıyorlar. Maç bitiyor, spor programları başlıyor, hemen adamı yerden yere vuruyorlar. Kulüp başkanları çıkıyor, hocalar sallıyor. İngiltere’de böyle şeyleri göremezsiniz. Adam yüzde yüzlük golü bile vermese belki konuşulur ama o gün biter. Burada bir hafta o götürüyor. Mesela Cüneyt Çakır, Avrupa’da 10 üzerinden 10 yönetiyor. Türkiye’de ise bazen hatalar yapıyor, o da baskı altında kaldığından… Özellikle Galatasaray-Başakşehir maçında çok olaylar oldu. Bazen VAR’a gidiyor hakemler, görüyorum bir şey yok, faul veriyor hakem.
VAR sisteminde de kararların çok uzun sürede verildiğini düşünüyorum. Oyun duruyor 3-4 dakika, adam orada soğuyor. Şampiyonlar Ligi’ndeki gibi olmalı. 3-4 tane hakem içeride niye var? Kulağına söyleyecek ofsayt diye, orta hakem hiç gitmeyecek monitöre bile. Burada zırt pırt gidiyor, bakıyor, oyun duruyor… Yüzde 50-50 pozisyon olur mesela, sana göre penaltıdır, bana göre değildir, o zaman çağırırsın hakemi, bakar…
Cüneyt Çakır, Şampiyonlar Ligi yarı final yönetiyor, çatır çutur… Hiç bakmıyor bile yanına gelenin yüzüne… Bizim oyuncularımız da değişik 10 kişi adamı sarıyor. Yani hepimizde suç da işte…
Babel Galatasaray’da başarılı olur mu?
Babel zaten çok iyi oyuncu. Fulham’a gitti devre arasında ve orada Burak etkisi yaptı. Daha erken gitse belki Fulham düşmezdi. Gol attı, asist yaptı. Beşiktaş’ta da zaten çok faydalı oynuyordu son yarım sene hariç. Kafada bitirmişti Beşiktaş’ı galiba. Ben Galatasaray’da da başarılı olacağını düşünüyorum. Hala sokakta bizim gol sevincimizi soruyorlar bana. İngiltere’de bize gol attı, asist yaptı. Maçtan sonra forma değiştik, ‘Durdun durdun, bize attın’ dedim. İyi kalpli bir çocuk, nereye giderse başarılı olur.
Fabri ile de konuştum, ‘Buraya gelmem en büyük hataydı. Keşke Beşiktaş’ta kalsaydım’ dedi. Benim de hedefim İngiltere’de oynamaktı. O çocuğunda belki öyleydi. Gitti, yapamadı. 2-3 maç oynadı, sonra kadroya bile almadılar. O da mutsuz. Türkiye’ye dönebilse, ‘Dönmek isterim’ diyor. Şimdi ikinci lige düştüler, inşallah orada oynar. O da çok iyi kalpli…
Beşiktaş, Karius’u iki senelik kiraladı. Bilmiyorum. Karius son maçlarda iyi oynamaya başladı. Yüzde yüzlük pozisyonlar çıkartıyor. Bilemiyorum, onun da herhalde adaptasyon sorunu oldu.
“Hayatımda iki tane Şenol’un gerçekten çok büyük önemi var”
Hocayla yine buluştuk orada. Ben açıklandığında çok sevindim gerçekten. Hayatımda iki tane Şenol’un gerçekten çok büyük önemi var. Birisi babam Şenol Tosun, diğeri Şenol Güneş. Ben İngiltere’de oynuyorsam, Şenol Güneş’in çok büyük payı var. Çünkü şampiyonluk senesinde, Şampiyonlar Ligi’nde çok üstümde durdu. Kötü oynadığım maçlardan sonra bile beni hep oynatıyordu. Kendisi zaten öğretmen olduğu için çok farklı yaklaşıyor oyunculara. Ülkemize faydalı olacağını düşünüyorum. Tecrübesiyle genç futbolculara katacağı şeylerle bence çok faydalı olacak.
Mesela Aboubakar geldi. Onun gol attığı zamanlar beni kenara çekebilirdi ama beni oynatmak için sol açığa koyuyordu. Beni oynatmak istiyordu çünkü hakkımdı oynamak. Onu da hakkıydı ama çift forvet olmuyordu. Aboubakar sol açık oynayamadığı için beni oraya koyuyordu. İyi de gidiyordu. O yüzden hoca gerçekten hak edene formayı veriyor.
Milli Takımı nasıl bir gelecek bekliyor?
Biz çok güzel bir başlangıç yaptık. İki maçta 6 puan aldık. Ama kendimizi kandırmamalıyız. Çünkü Arnavutluk ve Moldova bizim altımızdaki takımlar. Önemli olan şimdi önümüzdeki iki maç. 4 puan falan alabilirsek çok iyi olur. 6 puan zaten bal-kaymak olur. Fransa, Dünya Şampiyonu ama maç Konya’da bir gelsinler, sonra görüşürüz. Günlük forma bakar. Şu iki maç bizim için çok önemli. İnşallah güzel geçer. Onlar bizim gruptaki durumumuzu belirleyecek.
“Batistuta ve Brezilyalı Ronaldo idolüm”
Babam bana hep Batistuta’nın gollerini gösterirdi bana, videolarını izlerdim. Batistuta ve Brezilyalı Ronaldo idolüm.
“Beşiktaş’a geleceğim aklımın ucundan geçmezdi”
Aklımın ucundan geçmezdi. Frankfurt altyapısına 6 yaşında girdim. En büyük hayalim profesyonel futbolcu olmaktı. Yetenekliydim, hep 2 yaş büyüklerle oynardım. Burada A Takım’a yükselip Bundesliga’da oynarsam dünyalar benim olur diyordum. Oldu, sonra Türkiye’ye geldim. Burada ispatladım kendimi. Beşiktaş’a geleceğim aklımın ucundan geçmezdi. Çünkü çocukluk hayalimdi. Beşiktaş’a geldim, şampiyon oldum, Şampiyonlar Ligi’nde 5-6 gol attım. Oradan dünyanın en iyi ligine geldim. Aklımın ucundan geçmezdi ama kendime hep yeni hedefler koydum. Şimdi yeni hedefler var.
“Şu an Everton’da çok mutluyum”
Premier Lig’de ilk sezonda çok gol attım. Neden ismimden daha fazla söz ettirmeyeyim? Gol krallığı olur, daha büyük kulüp olur. Ama şu an Everton’da çok mutluyum. 3 sene daha sözleşmem var. Bu sene Everton’ı Avrupa’ya taşıyamadık, direkten döndük. İnşallah seneye başaracağız. Ama oraya artık yerleştim. Çok huzurluyuz orada.
“23 benim uğurlu rakamım”
Paşa 17 Ekim’de 00.23’te doğdu şansımıza. 23 benim uğurlu rakamım. Michael Jordan’ı da çok sevdiğim için o numarayı aldım. Bana da şans getirdi. Bir sene Antep’te 9’u aldım, 7 gol mü ne attım. En kötü geçirdiğim sezondu. Hemen ertesi sene 23’e döndüm.
“Türk’ün Türk’ten başka dostu yok…”
Herkes öyle diyor. Biz Premier Lig izlemezdik, artık Everton maçlarını oturup izliyoruz, senin gol atmanı bekliyoruz diyor millet. Benim için ne kadar gurur verici bir şey. Adam oturuyor, beni hayatında görmemiş, oturuyor benim girip gol atmamı bekliyor. İnanılmaz gurur verici. O yüzden ben istiyorum ki; Türkiye’den 100 tane adam gitsin oynasın İngiltere’de, İspanya’da, Fransa’da, İtalya’da… Son senelerde çok olmaya başladı. İşte Zeki, Okay, Cengiz, Çağlar, Hakan, Enes… En son Ozan Kabak gitti. Bakıyorum, İtalya liginde 50 tane Arnavut oyuncu oynuyor. Arnavutlar’ın bizden ne fazlası var ki… Biraz bize yurt dışında değişik bakıyorlar. Türk’ün Türk’ten başka dostu yok…
“Hocaların futbol bilgisi yok”
Almanya’da altyapı konusunda çok iyi eğitim veriliyor. A Takım ne idman yapıyorsa biz de onu yapıyorduk. Taktik çalışmaları, sahadaki kaymaları bize 10 yaşında falan öğretiyorlardı. Türkiye’de imkansız. Bırak kayma öğretmeyi çocuklara saha yok. Beşiktaş’ta her 5 senede 1 futbolcu çıkıyor. A Takım’da oynayan En son kim çıktı? Necip mi, Atınç mı… 7-8 senedir çıkan yok! 3 Büyükler olarak her sene 1-2 tane oyuncu çıkarman lazım. O yüzden altyapı baştan komple değişmesi lazım. Hocaların futbol bilgisi yok. 7 tane yaş grubu aynı sahada idman yapıyor. Böyle bir şey var mı? Bunlar hep bütçe meselesi. Bir sene transfer yapmayacaksın, harcayacaksın altyapıya ve belki 10-15 sene onun ekmeğini yiyeceksin. Mesela yurt dışında böyle düşünüyorlar. Ajax olsun, Porto olsun her sene adam çıkartıp satıyorlar 50-100 milyon Euro’ya. Daha 3 sene önce burada Fenerbahçe, Ajax’a kök söktürdü. Adamlar şimdi Şampiyonlar Ligi finalinin kapısından döndü. Ama hak ettiler finali.
(dha)