Duygu, biraz duygu…
Yeni Şafak gazetesi yazarı Ergin Aslan’ın yazısı.
Beşiktaş’ta Sergen Yalçın’ın gelişi kulüp üzerindeki kara bulutları kısa sürede dağıtıp, yerini umuda bıraktı. Slaven Biliç “Hiç kimse bizden umudumuzu söküp alamaz” demişti. Beşiktaş’ın tam da bu na ihtiyacı vardı. Yarın ne olacak, Sezon sonunda ne olacak, önümüzdeki sezonda ve sonrasında neler olacak? Beşiktaş taraftarı, bu manada ikna edilmesi kolay bir taraftardır ki en karanlık dönemlerde, takım kalitesi düşük, ancak duygusu yüksek takım için Olimpiyat Stadı başta olmak üzere ülkenin dört bir yanındaki statlara taşındı. Yeter ki ne yapmak istediğinizi, hedefinizi doğru anlatın. O dönemde Fikret Orman bunu doğru anlattı, başardı, sonra vardığı noktada anlattıklarını unuttu. Hangisi daha güzel; yürümek mi, varmak mı? Bazen olup bitenleri gördükçe kararsız kalabiliyor insanlar ama benim için cevabı net; yürümek.
Şimdi Ahmet Nur Çebi ve arkadaşları Beşiktaş’ın yarınlarına dair ne yapmak istediklerini camiaya doğru anlatmalı. Yolu camiayla beraber yürümek için; hangi yoldan gidilecek, nerelerden geçilecek, nerelerde mola verilecek ve sonunda yol nereye çıkacak? Bunları doğru anlattığınız andan itibaren hatrı sayılır bir kalabalıkla yolu yürürsünüz. Yoksa günü kurtarmak adına popülist söylemler ve hamleler belki kısa süreli artı sağlar ancak uzun vadede, kulübü nerelere getirdiği ortada.
Bu yolun başında doğru bir hamle yaparak Sergen Yalçın’ı takımın başına getiren Beşiktaş yönetimi, yolun ciddi bir kısmını aldı. İşin içine duygu kattı. Abdullah Avcı söylemişti; “Beşiktaş duygu takımıdır” diye. Doğru, Beşiktaş duygu takımı ancak Abdullah Avcı ile yapılan mantık evliliğiydi. Maalesef Hoca’nın dezavantajı buydu. Duygu eksikti. “Şimdi evlenelim, zamanla birbirimizi severiz” de diyebilir insan ama bunun için de çok uzun zamana ve çok ciddi ispatlara gerek vardı. Duygusuz başlayan ilişkilerde tahammül zordur. İnsan çok seviyorsa zaafları, hataları, eksiklikleri görmezden gelebiliyor bazen. Ama aşk yoksa, tahammül eşiği epey aşağı düşüyor.
Evet, gelinen noktada -ben çok katılmasam da- futbolda verilerin, istatistiklerin, sürekliliğin, bilimin önemli bir yeri var artık. Bu nedenle Abdullah Avcı mantık evliliğiydi, Sergen Yalçın ise aşk evliliği. Yoksa Sergen Hoca, daha önce çalıştığı takımlarda başardığı işlerden dolayı gelmedi Beşiktaş’a. Öyle olsa, daha alması gereken, ispatlaması gereken çok şey vardı. Şimdi altını kalın çizgilerle çizelim; Beşiktaş camiasının Sergen Yalçın’a, ne olursa olsun sahip çıkması, destek vermesi gerekiyor. Madem işin içinde sevgi var, bu da fedakarlık gerektiriyor. Bence futbolun da yarısı duygudur. Beşiktaş duygu takımıdır. Onu taraftara hissettirmelisiniz. Yoksa İbrahim Üzülmez, çok yetenekli olmamasına rağmen 10 sene Beşiktaş kapalısının önünde nasıl oynayacaktı? Ne demişti MFÖ; Duygu, biraz duygu, bütün isteğim buydu.
Ergin ASLAN