Fenerbahçe maçının dayanılmaz ağırlığı
Akşam gazetesi yazarı Alen Markaryan’ın Fenerbahçe derbisine dair köşe yazısı
“Önder Karaveli bu maçın ağırlığını kaldırabilir mi?” diye sordular bana maçtan önce…
Ben de “Ağırlık Önder Hoca’nın omuzlarında değil ki, Ağırlık futbolcuların vicdanların da.” dedim…
Maçtan sonra Önder Karaveli’ye sordular… “Beşiktaş’ın hocalığına talip misiniz?” diye,
“Ben aklımdan geçenlerle kalbimden geçenleri birleştirip konuşuyorum, Ülkemde futbolu iyileştirmeye talibim. Genç futbolculara, yeteneklerine dokunmaya talibim.” dedi…
Ben konuşmamın sonunda, “O futbolcular maçı alıp Önder hocalarına hediye etmelidir.” demiştim başka konuları hesaplayarak!
Halbuki maçtan sonra gördük ki uzağa gitmeye gerek yokmuş.
Hocanın sırf kalbinden, kendileri için geçenlerden dolayı bile galibiyet ambalajlı Fenerbahçe galibiyeti Napolyon kirazlı pasta tadında olurmuş…
Teşekkür ederiz Önder Hoca…..
Beşiktaş’a verdiğin emekler haricinde, iki haftadır maç sonunda bize yansıttıkların için de… Yolun açık olsun…
KİM GELİRSE GELSİN ADAM GİBİ GELSİN
Sergen Yalçın’la yollar ayrıldıktan sonra hoca arayışına girildi…
Sergen hoca ayrılırsa “B” planımız hazır olsun mantığında başka bir hoca ile anlaşılmadıysa eğer!
Diyelim ki anlaşılmadı, Ve hoca seçenekleri masaya yatırılmak üzere toplantıya geçildi.
Bilic, Bruno, Rıza Çalımbay, Okan Buruk ve Şenol Güneş isimleri üzerinde yoğunlaşıldı…
Ne hikmetse Bruno ismi bariyerlerin kenarından gelip öne çıktı…
Şenol Güneş ismi askıya alındı… Hal böyleyken; bir yönetici pazartesi Bruno, Nevzat Demir’de işinin başında diye röportaj yaparken, başka bir yönetici bazı gazetecilere Güneş’li günlerin yakın olacağını ironilerle haber ediyordu ve başka bir yönetici Okan Buruk üzerine yoğunlaşmıştı…
Ve Fenerbahçe maçına bir gün kala Bruno, kendi memleketinin gazetelerine, “Beşiktaş defteri kapandı” diyordu…
Bakar mısınız? Bir yönetimde kaç farklı görüş var ve hiç biri birbirini tamamlamıyor…
Ve “Anlaştık geliyor” diyen yöneticiye kontra, anlaştık dediği adamdan yani Bruno’dan geliyor…
Bruno’nun niye öne çıktığına, nereden aklınıza geldiğine, kim olduğuna bile değinmiyorum!
Mesele o değil çünkü… Mesele keşmekeş!..
Ağalar, beyler… Önemli olan Beşiktaş’ın âli menfaatleridir…
Ligin yarısında durum haliyle kim yararlı olacaksa Beşiktaş’a o gelmelidir…
Aklın yolu birdir… Egoya ve ben dedimciliğe yer olmamalıdır…
Kültürümüz ve bakış açımız bellidir… Sosyal medyadaki algoritmalar da öyle!
O yüzden herkese göre değil, Beşiktaş’a göre bir hoca aranmalı bakılmalı ve bulunmalıdır… Ne diyor yıllar evvel Kapalı’da söylenen bestede?
ATTILA SZALAI’NİN PİYASASI
Ghezzal belki elli kere çalım attı Szalai’ye…
Futbol tabiriyle, yatırdı-kaldırdı…
Adamın Beşiktaş maçına çıkmadan piyasası yüz liraysa elli liraya düştü vallahi… O derece yani…
Mesele o değil tabii… Mesele vatandaşın her çalım yediğinde faul yapması Ghezzal’a…
Eeee? Fırat Bey ne yaptı bu faullerde? Otuzbeşinci faulde lütfedip sarı çıkardı…
Arkadan çekmeler falan Elli kere atılmalıydı Çift sarıdan Szalai…
Mesut’u atmadığı gibi, bu arkadaşı da atmadı Fırat Bey…
Nasıl bir girdabın içine düştük, Ne menem bir sahnenin senaryolarındayız çözemedim Çözen varsa beri gelsin…
MESUT ÖZİL DRAMI
Mesut Özil… Alman milli takımı Ve Premier Lig oyuncusu…
Görmüş geçirmiş bir profil yani…
Şu son Beşiktaş maçında yaratılan penaltıya içinden kesin gülmüştür…
Adım gibi eminim… Sonra topun başına geçti… İçimden “Auta at, tarihe geç” dedim…
Atmadı… Topu salı pazarına vursa, ülkede futbol adına birçok şey değişecek…
Geçti… O gitti Necip’e vurdu… Hem de hakemin gözü önünde. Arka ayaklarıyla tepti resmen…
Emenike’nin gözü önünde “Çıkarıp attığı formayı görmedim” diyen Fırat Aydınus’un bu tekmeyi görmesini beklemiyoruz zaten…
Lakin Mesut, dışarı atmadığı topla, Necip’e attığı tekmede kaldı.
Sonuç? İnsanlık adına sınıfta kaldı…
Alen MARKARYAN / Akşam