Nikos Kovis: Beşiktaş tarafları arkanızda olduğu sürece sırtınız yere gelmez
Beşiktaş Genel Kurul Üyesi Andrew Simes, Beşiktaş’ta 5 sezon forma giymiş Nikos Kovis ile bir röportaj gerçekleştirdi.
AS: Nikos Kovis kimdir? Sizi daha iyi tanıyabilir miyiz?
NK: 1953 Kınalıada doğumluyum, yerlisiyiz. Avusturya Lisesi’nde okudum. Adalar kışları boştur, kimse gelmez.
Bize en yakın sinema Heybeliada’daydı. Televizyon yoktu o zamanlar. O yüzden eğlence olarak sadece futbolumuz ve basketbolumuz vardı. Basketbol ile de ilgilendiğim için zamanlamam ve sıçramam iyiydi. Birçok futbolcu yetişti bizim oradan. Mesela bir Beşiktaş efsanesi Şükrü Gülesin de adalıdır.
Bir ara adanın kendi amatör takımı vardı ama tutmadı. Ada halkı futbola çok meraklıydı. O zamanlar espriler daha hoş ve komik karşılanırdı, nitekim derbiler öncesi rakip takımın renklerine kuşanmış tabutlar gezdirilirdi. Babam sıkı Beşiktaşlıydı. Hiç unutmam bir maçta Beşiktaş gol atınca sandalyesini havaya fırlatmıştı. Mahallemizin esnafı ve bakkalı da Beşiktaşlıydı. Böyle bir ortamda büyüdüm.
AS: Futbola başlangıcınız nasıl oldu?
NK: 14 yaşımda Vefaspor’a transfer oldum ve 16. yaşımda İzmirspor’a karşı ilk maçımda forma giydim. O zamana kadar ki en genç futbolcu olmuştum. Bu sırada Yunanisatan’dan AEK takımı da bana transfer teklifinde bulundu ama gitmedim. Beş sene daha Vefaspor’da oynadım. Çok şanslıyım çünkü Vefaspor’dan Beşiktaş’a uzanan hikayemin her adımında hocam Metin Türel vardı.
AS: Beşiktaş’a gelişiniz nasıl oldu? Beşiktaş’taki günlerinizden bahseder misiniz?
NK: 1973-1974 sezonunda Beşiktaş’a transfer oldum. Koyu Beşiktaşlı babam tüm maçlarıma gelmeye başladı. Dört numaralı mevkide oynadım, yani ön libero. Çok hırslıydım, ama bu kötü bir hırs değildi, topa her zaman sert vururdum. Takımda savunma oyuncuları daha çok kendi aramızda takılırdık, saha içi ve saha dışında birbirimizi çok iyi anlardık. Ahmet, Suat, Mete, Lütfü hiç unutamayacağım daha niceleri ile çok güzel bir ortam yakaladık.
İlk iki sezonumda lig dışında her kupa finalinde oynadık ve kazandık. Ne varsa, TSYD kupası, Türkiye kupası, Başbakanlık kupası, Cumhurbaşkanlık kupası… Hepsini silip süpürdük. Maalesef ligde üç puan farkla ikinci olmuştuk. Neredeyse mükemmel bir dönemdi. Maalesef 1975-1976 sezonu ile düşüşe geçtik. Belki en kötü sezondu ama her birimiz kişisel gayretlerimizi ortaya koyduk. Defanstan çıkıp üç gol attım o sezon.
Birçok değerli isim ile çalışma fırsatı buldum: Metin Türel, başta bahsetmiştim, Horst Buhtz, Gündüz Tekin Onay, Milos Milutinoviç, İsmet Arıkan gibi teknik direktörler vardı… hatta daha sonra Beşiktaş’ın başına geçecek Djordje Miliç ile de takım arkadaşıydık. Ayrıca Başkan Mehmet Üstünkaya tam bir İstanbul beyefendisiydi. Kulübe çok para yatırdı, çok çalıştı. O zaman Süleyman Seba genel kaptandı. Çok kaliteli biriydi. Az ama öz konuşurdu, zaten konuşmasına gerek kalmazdı, bir bakışı yeterdi. Beşiktaş onun her şeyiydi, ona göre ayağını denk alırdın.
AS: Beşiktaş’tan ne zaman ayrıldınız? Beşiktaş’tan sonra neler yaptınız?
NK: Çok ilginç bir tesadüftür, Vefaspor, Beşiktaş ve bir sonraki takımım Panathinaikos’ta beşer sene oynadım. Beşiktaş’ta son sezonumda sakatlandım ve çok oynayamadım, sanırım bu yüzden biraz gözden düştüm.
Panathinaikos girdi devreye ve Atina’nın yolunu tuttum. Burada Yunanistan kupasını kazandım. Güzel anılarım oldu burada. Juventus’u 4-2 yendik Avrupa kupalarında. En sonunda Panathinaikos başkanının kardeşi Girit’in OFI takımın başkanlığını yapıyordu ve beni oraya transfer ettiler. İki sezon orada oynadım ama eski sağlığım ve hırsım yoktu. Kendime ve işime saygımdan devam etmek istemedim. 16 yaşında başladığım futbola 32 yaşımda veda ettim.
AS: Türkiye milli takımında da oynadınız sanırım?
NK: Evet genç milli takım, ümit milli takım kaptanlığı ve A milli takım onurlarını yaşadım. İzmir’de yapılan Akdeniz Oyunlarında ve Balkan Oyunlarında görev aldım. Kalede Beşiktaş’ın eski teknik direktörü Şenol Güneş vardı. Maalesef kendi kaleme gol attığım bir maç sonrası, bir gazete “Gayrimüslim kendi kalemize bilerek gol attı” manşeti atmıştı. Bu beni çok üzmüştü. Benim sadece Türkiye Cumhuriyet vatandaşlığım var. Yunan vatandaşlığım yok. Artık Atina’da yaşıyorum ama her sene ikamet izni alıyorum.
Futbolculuğa son verdikten sonra UEFA A ve B lisanslarını aldım ve Yunanistan’da 16 sene boyunca farklı takımlarda teknik direktör olarak görev aldım: Levadiakos, Panargiakos, Proodeftiki, PAS Giannina, EAR, Panarkadikos, Athinaikos, ve Apollon Smyrnis. Rethymno’yu ikinci lige çıkardıktan sonra, iki defa farklı takımları birinci lige çıkarıp, en sonunda 6-7 yıl birinci ligde görev aldım. Ardından altı sene Panathinaikos’ta scout görevi yaptım ve birçok futbolcu izledim. Hatta Beşiktaş’a gelmeseydi Bobo ile anlaşmıştık.
AS: Unutamadığınız maç hangisidir?
NK: 1973-1974 Başbakanlık kupası finalinde Bursaspor ile oynuyorduk, 20.dakikalarda 2-0 yeniliyorduk, 60.dakikada skoru 2-2 yaptık ve 75.dakikada sakatlandım ama zaten üç oyuncu değişikliği yapmıştık, o yüzden forvete geçtim. 119.dakikada kornerden gelen topa sakat ayağımla vurdum… Gerisi yok!
AS: Size verdikleri bir lakap var mıydı?
NK: Genelde “Sarı Niko” derlerdi… Gerçi başka Niko olmadığını belirttiğimde, direk “Sarı” derlerdi!
AS: Bugünlerde oynanan futbolu nasıl buluyorsunuz?
NK: Oyun çok zorlaştı. Her dakikanın her saniyesi pres isteniyor, tam saha pres. Bu yüzden daha çok sakatlık oluyor. Çoğu insan hoş karşılamayabilir ama helal olsun aldıkları paralara. Günümüzün ticari yönünü sevmiyorum. Galatasaray 11 yabancı futbolcu ile maça çıkıyor, ben bunu anlamıyorum ve kabul edemiyorum. Al formayı Avrupa’dan bir takıma giydir o zaman, ne farkı var?
AS: Maçta giyindiğiniz bir Beşiktaş forması duruyor mu?
NK: Tabii eski formam ve 100.yıl forması yan yana duruyor evimde. İkisi de dört numara. Evime girenlerin ilk gördüğü şeydir formalarım. Beşiktaş hayatım ve evim, bunu bilsinler isterim.
AS: Beşiktaş taraftarların önünde oynamak nasıl bir şey tarif eder misiniz? Eski ve yeni statlarımız ile ilgili neler söyleyebilirsiniz? Yeni stadımızda maç izleme fırsatınız oldu mu?
NK: Beşiktaş tarafları arkanızda olduğu sürece sırtınız yere gelmez. Birçok ülkede farklı taraftarlar gördüm, ama Beşiktaş taraftarı gerçekten iyi bir taraftardır. Sadece yarattıkları gürültü bakımından değil, kaliteli bir topluluktur.
Vodafone Park’ı henüz görmedim. Ama Beşiktaş’ın maçlarını hiç kaçırmam, yayıncı kuruluşun kanalları var bende, stadı oradan gördüm. Gerçekten hayal gibi. Beşiktaş benim oynadığım günlere göre çok ilerledi. Şeref stadı tamamen toprak sahaydı. Mithatpaşa’da sadece korner noktalarında çim vardı!
AS: Nikos Kovis şimdi neler yapar? Türkiye’ye geliyor musunuz?
NK: Atina’da yaşıyorum. Arada adaya gitmeye çalışırım. Son gelişimden bu zamana dört sene geçti. En son ziyaretimde, sağ olsunlar oradaki Bozcaada Beşiktaşlılar Derneği‘ndekiler benim adıma ziyafet verdiler. Beni asla izlememiş genç Beşiktaşlıların ismimi bilmesi çok onur vericiydi.
Oğlum 38 yaşında ve PAOK taraftarı. Herhalde Beşiktaş’ın renklerinden etkilendi. 13 yaşındaki torunum da onun izinden gitti. İkinci torun da yolda. Yunanistan’da Panathinaikos’lu olduğum için çok takılırlar bana.
AS: Taraftarlarımıza bir mesajınız var mı?
NK: Hiç üzülmesinler. Yaşça birçoğundan büyüğüm, ne kötü günler gördük. Bunlar da geçecek. Sadece Beşiktaş’ın arkasında dursunlar. Beşiktaş buna değer.
Röportaj: Andrew SIMES