Sportif Direktör

Kerem Eymür, GundemBesiktas.com okurları için yazdı.

Sportif Direktör
A+
A-
15 Ekim 2020 15:00

Biz millet olarak içini dolduramadığımız, anlamlarını tam olarak bilmediğimiz havalı kavramları kullanmayı çok severiz. Hele bu kavramlar İngilizce ya da başka bir dilde ise havasından yenmez.. Bunların en başında meslekler geliyor şüphesiz. Eskiden çöpçü derdik, şimdi yumuşatıp, temizlik görevlisi diyoruz. Kahvecinin adı Barista oldu mesela. Genellikle beş ya da bilemedin altı kişinin çalıştığı bir ofiste ki elemanların kartvizitlerinde müdür yazar. Sorumlusu yazmayı pek sevmeyiz. Müdür kulağa daha güzel gelir. Hem de dışarıya kurumsal firma imajı yaratılmaya çalışılır. Ancak kartvizitinde müdür yazan her kişiye ne hikmetse müdür maaşı verilmez. Asgari ücretle çalışan müdürler bile vardır ülkemizde.

Futbolda da yeni kavramlar geliştirmekte de üstümüze yoktur. Örneğin bir Ön Libero kavramımız vardır. Diğer ülkelerin defansif orta saha dedikleri pozisyonu, daha havalı olsun diye Ön Libero’ya çevirmişizdir. Şimdilerde numaraları konuşur olduk. 6 nuamara-8 numara gibi kavramlar dilimizde yer etmeye başladı. Hatta bazı televizyon yorumcularımız bu numaraları da İngilizce kavramlarla açıklayarak, Avrupa ve Dünya futbolunu ne kadar iyi takip ettikleri imajını yaratmaktadırlar. Mesela 6 numara için (Holding Midfield) kısacası orta saha yuvarlağına hakim, o yuvarlaktan ayrılmayan oyuncu, 8 numara içinse (Box to Box) yani geçişli oynayan, hem defansa gelen, hem de ileriye giden oyuncu gibi tabirler kullanmaktadırlar.

Bir de Sportif Direktör kavramı vardır. Ancak her ne hikmetse, kimse bu pozisyonun tam açılımını yapamaz. Çünkü böyle bir açılım ülkemizde daha net olarak tanımlanamamıştır. Kulüplerimizin pek çoğu AŞ olduğundan, kurumsal bir yapı içerisinde yönetilmesi zorunludur. Ancak Kulüplerimiz içerisinde bir görev karmaşası hep vardır. Zira kulüplerimize başkan olan çoğu kişiler, hizmetten çok kendilerini ön plana çıkarmayı ve elde edilen bir başarıda en büyük pay sahibi olmayı istediklerinden, Sportif Direktör ya da idari menejer gibi süslü kavramlar sadece kişilerin kartvizitlerinde kalmaktadır. Böyle olunca da o külüpte düzenli işleyen bir görev dağılımı mümkün olamaz.
Eskiden amatörce yönetilen kulüplerimizde bir Genel Kaptanlık müessesesi vardı. O zamanlar futbolda bu kadar rant olmadığından ve insanların saygı ve kültür seviyeleri günümüzden çok daha ileri seviyelerde olduğundan, bu kişiler herhangi bir menfaat gütmeden, tamamen gönülden bu işleri yaparlardı. Genel Kaptan olan kişiler, aynı zamanda o camiada ağırlığı olan, sevilip, sayılan kişilerdi. Genel Kaptanların yetkisi o kadar fazlaydı ki, transferlerden, bütçeye, hatta teknik direktörü değiştirmeye varan yetkileri vardı. Daha sonra futbola para girince, Genel Kaptanın adı genel menejer oldu. Ancak bu kadar yetkileri olmadı. Genel Menejerler genellikle transfer görüşmelerini başkanın yetki verdiği ölçüde gerçekleştirmesi ve içeride olup bitenleri Başkan ve yönetime yetiştirmesi beklenen kişiler oldular. Hal böyle olunca, bu durum Teknik Direktör ve oyuncuları zaman zaman rahatsız etti ve pek çok teknik direktörün görevini tamamlamadan bırakması ile sonuçlandı. Dolayısıyla da takımlarımız da bir istikrar oluşmadı.

İngilizler başlattı
BBC’nin bu konuyu ele alan haberinde Leicester’ın eski sportif direktörü Dave Basset, bu pozisyonun görev tanımını çok açık bir şekilde yapmış: “Sportif direktör bir tampondur. Futbol takımıyla ilgili yönetime hesabı veren kişidir. Öte yandan da teknik direktörü asiste etmekle yükümlüdür. Futbolla ilgili deneyimlerini hem teknik direktörle hem de yönetimle paylaşır. Ancak özellikle yönetimle paylaşır çünkü kulüp yöneticilerinin bu tür deneyimleri yoktur.” Demiştir.

Daha genel bir tarif yapıp, sportif direktörün, teknik direktörden nerede ayrıldığına bakmak gerekirse şöyle farklılıklar sayabiliriz: Teknik direktör, gün gün takımın durumuyla ilgilenecek kişidir. Form durumları, taktiksel hamleler, oyun anlayışının geliştirilmesi, futbolcuların kişisel gelişimi gibi konular, teknik direktörün işi. Öte yandan takımın transfer ve kamp bütçeleri, oyuncu takip sistemi (scouting), gençlik geliştirme birimi (altyapı) sportif direktörün sorumluluk alanıdır.

Sportif direktör ya da futbol direktörü diye adlandırdığımız bu pozisyonun çıkışı, birçok futbol buluşunda olduğu gibi yine İngiltere’de gerçekleşmiş. 1969 yılında “Genel Menajer” titriyle yola devam kararı alan Manchester United’ın efsane ismi Matt Busby, teknik direktör olarak Wilf McGuinness’ı atamış, sonra onun görevine son vererek yeniden takımın direksiyonunu doğrudan kendi eline almıştı. Fakat gerçek anlamda sportif direktörlük yapan ilk kişi olarak, Southampton’dan Lawrie McMenemy’yi kabul etmek mümkün. 1973’te teknik direktör olarak işbaşı yapan İngiliz, 1981 yılında Alan Ball’u teknik direktörlüğe atamıştı. McMenemy; Dave Merrington ve Graeme Souness’ı da göreve getiren kişi oldu, üç ayrı hocayla çalıştı. 1979 yılından beri Bayern Munich’te bu görevi yapan Uli Hoeneß de bu isimler arasında anılması gereken bir futbol adamıydı. Alıntı Onur Yazıcıoğlu, Goal.com 21/06/2009
Görüldüğü gibi Avrupa da da pek çok arayış ve deneyimler sonucunda bu yapı oturtuldu. Sportif Direktör olan bir kişinin, futbol bilgisinin yanı sıra iyi bir ekibinin ve yönetim becerisinin olması şarttır. Bu kişinin işine karışılmaması ve yönetimce belirlenen bir bütçenin kendisine verilmesi gerekir. Kısacası o kulübün CEO su olacaktır. Onun başarısı da Başkan ve yönetimin.

Ülkemizde ben zihniyetli, her şeyi bildiğini zanneden, televizyonlara çıkmaya ve her mikrofon uzatıldığında konuşmaya can atan başkanlar olduğu müddetçe bu yapı tam anlamıyla işlevsellik kazanabilir mi? Büyük takımlarımızın başına gelmiş, ticari anlamda başarılı olan, her birinin şirketlerini CEO ları devrettiği bu kişiler, neden bu şekilde bir yapılanmayı, gönül verdikleri ve hizmet için geldikleri kulüplerinde hayata geçirmezler? Bunu anlamak çok güç.

Beşiktaş’ın mevcut durumunda en çok ihtiyacı olan pozisyonlardan birisi Sportif Direktörlük makamıdır. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Daha önce Beşiktaş’ta görev yapmış, hem de o parasız, statsız dönemde Biliç ile birlikte bir takım şablonu oluşturmuş Sn.Önder Özen’e acilen teklif götürülmesi ve ne yapılıp, ne edilip, bu zor günlerde kendisinden yararlanılması gerekmektedir. Unutmamalıdır ki, Şenol Güneş ile 2 yıl üst üste olunan şampiyonluk ve şampiyonlar ligindeki başarıların alt yapısında Biliç’in olduğu kadar Sn.Önder Özen’in de büyük emekleri vardır. Sn.Önder Özen’in Beşiktaş’ta yaptıklarını ve neden Beşiktaş’tan ayrıldığını en iyi bilenlerden biri o dönemde yönetici olan Sn.Çebi’dir. Beşiktaş’ın şuan hiç olmadığı kadar, takımı birleştirici ve ileriye dönük hamleler yapabilecek birine ihtiyacı vardır. Bu kişide efendiliği ve duruşuyla Beşiktaş’a çok yakşan, Beşiktaş’ı herkesten daha iyi tanıyan, daha önce yaptıkları ile başarısını ispatlamış Sn.Önder Özen’dir.

Beşiktaş’ın bu saatten sonra sadece kartvizitinde yönetici yazan, her şeyi ben bilirim edasıyla gezip, hiçbir şey yapamayan parasız yöneticiler ve kartvizitinde sportif direktör yazan kariyersiz, bilgisiz, kişiler ile vakit kaybetme lüksü yoktur.

Nevzat Demir tesislerinde yapılan imza törenlerinde arkada hepimizi duygulandırıp, onurlandıran çok güzel bir yazı vardır. “Burada imzalar kağıtlara değil, kalplere atılır.”

O halde Beşiktaş’ta görevler, sadece kartvizitlerde değil, kalplerde de yazmalıdır.

Kerem EYMÜR

ETİKETLER:
YORUMLAR

  1. Hoca41 dedi ki:

    Kerem kardeşim aklımdan geçen herşeyi yazmışsın,özellikle futbolun içine sokulan yeni terimler hakkında Face de bende yazmak istiyordum sanki benim aklımı okumuşsun,Beşiktaş hakkındaki düşüncelerine %100 katılıyorum ayrıca beşiktaşın mutlaka tecrübeli ve kariyerli bir kaleciye ihtiyacı var.