Tarihten bir sayfa…Efsane kalecimiz Ethem Karpat
Yazarımız Ahmet Özdemiroğlu, Beşiktaş’ın efsane kalecisi Ethem Karpat’ı yazdı.
Ethem Karpat, 23 Şubat 1921 tarihinde İstanbul Kocamustafapaşa’da dünyaya geldi. 14 yaşındayken İdmanyurdu Kulübü’nde oynamaya başladı. Davutpaşa Kulübü’nde birkaç maç oynadıktan sonra öğrencilere yasak getirilmesi üzerine ile bir süre futboldan uzak kaldı. Askeri fabrikada çalışmak için gittiği Kırıkkale’de yeniden futbola başladı. Ardından Ankaragücü forması ile sahalarda yer aldı. 1944’te terhis olduktan sonra 1945-46 sezonunda lisansını alarak Siyah-Beyazlı formamızı giymeye başladı. 1939-45 arasında fırtına gibi esip, yedi sezonda altı İstanbul şampiyonluğu kazanan Eşref Bilgiç, Hakkı Yeten, Şeref Görkey, kaleci Mehmet Ali Tanman’lı kadro artık son demlerini yaşıyordu. Lig maçlarında oynama şansı bulamayan Ethem Karpat Beşiktaş formasıyla ilk maçına 13 Mayıs 1945’te Fenerbahçe ile oynanan Milli Küme maçında çıktı. O maçla ilgili hatırladıklarını şöyle anlatıyor: “Antrenman yaparken Hakkı Kaptan bana, ‘Seni Fenerbahçe karşısında oynatacağım,’ dedi. Ben de oynarım dedim. Bu maçta Hakkı Kaptan’ın bir golü vardı ki hayran kalmıştım. Santra düdüğü çalar çalmaz Kemal topu Hakkı Kaptan’a verdi. O da öyle bir vuruş yaptı ki kaleci Cihat uçtu ama topu yakalayamadı. Bu maçı 2-1 mağlupken 4-3 kazandık. Hakkı Kaptan yanıma gelerek, ‘Aferin oğlum sen iyi oynuyorsun,’ diyerek beni tebrik etmişti.”
Ethem Karpat, Siyah-Beyaz forma ile tam 104 maça çıktı. Şeref Stadı’nın toprak sahasında yaptığı muhteşem kurtarışlarıyla bazen “kedi” lakabını aldı, bazen de “panter”. 1948 yılında “en az gol yiyen kaleci” olduğunda ise spor sayfalarının manşeti hazırdı: “King Kong”. 17 yıl boyunca kalecilik yapan Ethem Karpat, 1952 yılına kadar top oynadı. Daha sonra futbolu bıraktı. 60 yıl boyunca kulüp, 40 yıldır da divan üyesi. 1977 yılında idare heyetinde bulundu. 2 dönem Sicil Komitesi’nde görev aldı.
Hakkı Kaptan genç Ethem’in birkaç maç sonra piştiğine kanaat getirmiş olmalı ki, 1945-46 sezonunda kaleyi tecrübeli Mehmet Ali’den çok o korudu. Onunla birlikte Faruk Sağnak, Şükrü Gülesin, Kemal Gülçelik, Vedii Tosuncuk gibi genç isimler de takımın geçiş döneminde tecrübeli yıldızlarla bir arada oynadılar. Birbirlerine çabucak uyum sağlayarak o sezon İstanbul Liginde, ertesi sezon Milli Kümede şampiyon oldular. Türkiye futbol birincisi olan Ankara Demirspor’u 4-0 yenerek dönemin süper kupası diyebileceğimiz Başbakanlık Kupasını da kazandılar. Ethem Karpat yıllar sonra o dönemin Beşiktaş takımını şöyle anlatmış: “Devrimizin en önemli golcüsü Baba Hakkı ve onun yönettiği Sabri Gençsoy, Kemal Gülçelik, Şeref Görkey, Şükrü Erkuş ve Vecdi Çapa gibi müstesna bir Beşiktaş hücum hattına karşı oynamamanın getirdiği avantaj ile kalemi daha bir emniyet altında koruduğumu itiraf etmeliyim. 40’lı yıllarda bir sezonda 80-90 gol atıyorlardı rakip kalelere. 2-3 gol yesen bile anında bir misli sayıyı yolluyorlardı rakiplerimizin filelerine.” Ethem Karpat yukarıda bahsettiğimiz başarılardan sonra iki İstanbul Ligi şampiyonluğu daha görerek 1951 sezonunda futbolu bıraktı. Futbol oynadığı yıllarda muhasebe bölümünde işe başladığı Sümerbank’ta çalışmaya devam edip sosyal hizmetler şefi olarak görev yaptı. Otuz dört senelik hizmetin ardından Sümerbank’tan emekli oldu. Futbolu bıraktıktan sonra da Beşiktaş’la ilişkisini kesmemişti. 1965’ten itibaren divan üyesiydi. Yetmişli yıllarda Süleyman Seba’nın da içinde bulunduğu İdealistler grubunda yer aldı. 1977-79 arasında yönetim kurulunda görev yaptı.
Beşiktaş tarihçisi Vala Somalı, Ethem Karpat’ın özelliklerini şöyle tarif ediyor: “Rakip golcülerle karşı karşıya kaldığı pozisyonlarda, kalesini korumak için gerektiğinde tekmelere, tabanlara göğüs geren, gözünü budaktan sakınmayan fedakâr ve çok cesur bir file bekçisiydi. Blokajları, hava toplarındaki zamanlaması, karşı karşıya kaldığı rakip forvetlerin ne zaman, ne yapacağını sezinlemesi, yani sürat-i intikali, en önemli meziyetleri olarak zikredilebilir.
Ethem Karpat da o yıllarda kaleci olmanın güçlüğünü bir röportajda şöyle anlatmış: “Zamanımızda koruduğumuz kaleye her maçta en azından otuz, kırk top gelirdi. Atlar zıplardık. Hele yediğimiz tabanlar. Harpten çıkardık adeta. Maça gladyatör gibi giyinip çıkardık. Bu yüzden sakatlanma da az olurdu. Şimdikiler defileye çıkıyorlar sanki. Bir don, ince bir kazak. Eskiden toplar kaleye gülle gibi düşerdi. Fenerbahçeli Melih Kotanca, Galatasaraylı ‘Katır’ Cemil, Harp Okulundan Sabahattin Erman gibi çok sert şutları olan, aynı zamanda kalecilere yıpratıcı şarj yapan santrforlar karşısında ayakta kalabilmek hiç kolay değildi bizim zamanımızda.”
Ethem Karpat’ın son yılları futbolculuk günlerindeki gibi parlak geçmedi. Önce eşinin, ardından oğlunun ölüm acısını yaşadı. Son yıllarında yürümekte de zorluk çekince arkadaşları tarafından yaşlılara özel bir bakım evine yatırıldı. Takım arkadaşı Süleyman Seba, kendi sağlığı bozulana kadar onu zaman zaman ziyaret etti. Ethem Karpat takım arkadaşından yaklaşık bir ay önce, 17 Temmuz 2014’te hayata gözlerini yumdu.
Ahmet Özdemiroğlu / GundemBesiktas.com